Featured Posts Slider

Image Slider

Kitap Mimi / Mim #1


Geçenlerde karşılaştığım kitap blogunda İrem Can çok güzel bir mim başlatmış. Sorulardan çok keyif aldım. Hadi başlayalım:

1) Kitap size ne kattı? 
Kitaplar benim hayatım oldu. Hayata farklı pencerelerden baktım ve bu yolda yeni deneyimler elde ettim. Kitapla bambaşka bir dünyaya ışınlandım. 

2) Kitap arkadaş mıdır? 
Kitap herkesin arkadaşıdır, okuyan okumayan herkesin. Siz kitabı sahiplenmeseniz de kitap sizi sahiplenir. 

3) Neden kitap okuyorsunuz? 
Kitaplarda yeni kavramlar buluyor ve bu kavramlarda yeni hayatlar keşfediyorum böylece eski bir dünyadan dışlanmış gibi hissederken yeni bir dünyaya kapılarımı açıyorum. 

4) Kitabı ne sıklıkla okuyorsunuz? 
Kitap okumanın bir sıklığı olamaz. Kitap televizyon izlemek gibi her gün yapılan bir aktivitedir. Hatta bazen toplu olarak da kitap okuyorum. 

5) Hangi tür kitapları okuyorsunuz? 
Polisiye ve psikolojik roman okuyorum. Şiir kitapları da sürekli elimin altındadır. 

6) Kitap yazmayı düşündünüz mü? 
Bir şiir kitabı üzerinde çalışıyorum. Kitabın ismi Istırap. Gelecekte kesinlikle yayımlayacağım. 

7) En sevdiğiniz yazar kim? 
Franz Kafka ve Ahmet Ümit. İkisi de farklı tarzlarda yazıyor ama ikisini de okumak çok hoşuma gidiyor. 

8) Kitapları ciltler misiniz? 
Kitapları ciltlemem ama okuduklarımı bir kutuda özenle saklıyorum ve bu kitapları kitap okumayı seven gençlere hediye ediyorum. 

9) Gezi kitaplarını sever misiniz? 
Gezi kitaplarını ve gezmeyi sevmiyorum çünkü başka şehirler tanımak beni geriyor. Yeni bir şehir tanımak yeni bir insan tanımaktır. Ben yeni insanlar tanımak istemiyorum. 

10) Kitap alırken kapağına göre mi seçersin? 
Kitap, kapağına göre seçilmez. Kapağa göre kitap seçenler önyargılı kişilerdir. 

Eğer siz de birkaç şey yazmayı düşünürseniz blogunuzda cevaplayabilirsiniz. Ben de cevabını merak ettiğim birkaç kişiyi mimleyim. 
Daha fazlası için İrem Can'ı  takip edebilirsiniz :) 
Teşekkürler.

Blogger Hayatımda Yaptığım En Büyük Hata


Arkadaşlar merhaba,
Size blog hayatımda yaptığım en büyük hatayı açıklayacağım. Önceden yazdığım bir blog vardı ve ben kendimi yanlışlıkla adminlikten attım ve site şu anda adminsiz. Bilenler bilir siteye 1'den fazla yazar alabilirsiniz ve ben de siteye birkaç yazar aldım ve kendimi de yazar yaptım daha sonra sitede admin kalmadı ve blogu kaldıramıyorum.

Birçok bloggera sordum çözümün olmadığını söylediler sonuç olarak hayalet bir blog yarattım. Bunu sanırım benden başka kimse yapmamış. Düşünsenize  siteyi yöneten biri yok ama site hâlâ ayakta, bu biraz da sürücüsüz bir arabaya benziyor. Bana göre ise bir yazılım hatası oldu. Aşağıda gördüğünüz admin için yazar veya yeni admin ekleme paneli. Buradan blogunuza yeni kişiler alabilirsiniz.
Eski bloguma ne oldu diye soranlara da söyleyeyim. Hatıra olsun ve baktıkça güleyim diye saklıyorum çünkü silemiyorum da.

Alexa Nedir?


Alexa Nedir?
Alexa.comAmazon tarafından geliştirilmiş bir internet sitesidir. İnternet siteleri arasında karşılaştırma yapar ve trafik sıralaması çıkarır. Alexa günlük olarak güncellenir ve her gün 17.15'te site sıralamaları değişir.
Alexa algoritması birçok faktörü ele alır:

# Hit Durumu
# Tekil Hit Durumu
# Sitede Kalma Süresi
# Site Hızı
# Sayfada Gezme Oranı
# Diğer İçeriklere Tıklama Oranı

Sistem ücretlidir. Size site sıralamalarını, sitede kalma oranını, başka sitelere verilen linkleri, backlink sayısını, anahtar kelimeleri gösterir.
Alexa'dan ücretsiz olarak da faydalanabilirsiniz ama Alexa ücretsiz kısıtlıdır. Aynı zamanda Alexa'yı tarayıcıya ekleyerek (  Alexa Toolbar'ı bilgisayarınıza indirin) girdiğiniz siteler hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Sıralamada 100.000 altındaki siteleri kaliteli site olarak değerlendirir ve günlük ziyaretçi sayıları da oldukça fazladır.

Peki Alexa verileri doğru mu?

100.000 ve altı tahminler doğruya daha yakındır ve 1'e yaklaştıkça tahminler doğrudur çünkü site hem popüler olmakta hem de ziyaretçiler sıklaşmaktadır.
Tabi Google Analytics ile karşılaştırdığımızda Alexa biraz alt planda kalıyor. Ama Alexa kullanmak hem alışkanlık hem de insana moral veriyor.

Ankara Atatürk Lisesi


3 yılımı verdiğim caaanım lisem Ankara Atatürk Lisesi. Kendine has hocalarıyla ve enfes dinlendirici hazırlığıyla herkesin istediği okul Ankara Atatürk Lisesi. Geniş bahçesiyle keyifli vakit geçirdiğiniz özgün ortamlardan biridir.

Okulu değerli kılan bir diğer husus da öğretmenleridir. Hazırlıkta vakit geçirdiğiniz pek fazla öğretmen yok ama 9 10 11'de keyifli vakitler oluyor. Edebiyat öğretmeni Dinçer Eşitgin öğrencilere edebiyatı sevdiriyor ve Atatürk Lisesi'nde edebiyat sohbeti yapabileceğiniz sayılı hocalardan. Bir de bu okuldan mezun olup öğretmenlik yapan matematik hocası Ali İhsan Özkan var. Öğrencinin zorlandığı konuları daha kolay hale getiriyor ve keyifli bir ders oluyor matematik. Bunlar gibi bir sürü hoca var Ankara Atatürk Lisesi'nde.
Bu okulu tercih ettiğime hiç pişman değilim ve böyle bir lisede okumak benim için anlatılamaz bir şey. Yine de Atatürk Lisesi ile başka bir lise arasında kaldıysanız Neden Ankara Atatürk Lisesi yazımızı okuyunuz.

Hazırlık gerekli mi diye soranlara da şunu söylemeliyim ki 8. sınıf gibi ağır bir dönemden sonra hazırlık sınıfı kesinlikle gereklidir çünkü ilkokul ingilizcesiyle hem lise okuyamayız hem de 8. sınıftan sonraki bunalımlı dönemi hazırlığa bırakmalıyız. Hazırlık gereklidir ve kesinlikle gereksiz değildir. Hazırlık okumak istemeyenler için de bir alternatif var hazırlık atlama sınavı. Hazırlık Atlama Sınavından 70 ve üstü alırsanız 9. sınıftan başlarsınız.
( Ankara Atatürk Lisesi ile ilgili aklınıza takılan tüm soruları bu site aracılığıyla sorabilirsiniz.)

Krakerlerin Tarihçesi

İlk Kraker

İlk kraker 1792'de Massachusetts, Newburyport'taki John Pearson tarafından yapıldı. Pearson bozulmadan geleneksel denizci bisküvilerinden daha uzun sürecek bir çeşit bisküvi yapmaya çalışıyordu. Sonunda sadece un ve suyu karıştırdı, pişirdi ve icadı “Pearson Pilot Ekmeği” olarak nitelendirdi. Bu daha sonra “hardtack” veya “sea bisküvi” olarak tanındı. Bu tür bisküvi, bozulmadan uzun raf ömrü nedeniyle denizcilik halkı arasında inanılmaz popüler oldu.

Züğürt Ağa Filmi


Nesli Çölgeçen'in yönetmenliğini yaptığı ve Şener Şen'in başrolde oynadığı muhteşem bir eser Züğürt Ağa. İzlerken müthiş keyif aldığım sayılı filmlerden.

Züğürt Ağa, Türk kültüründen birkaç parçayı yoğun bir şekilde beyaz perdeye işliyor. Züğürt Ağa bir taraftan köyden kente göçün zararlarını anlatırken filmde yaşanan durgun akış öğütlerle mesajlar veriyor.

1- İnsan hep dürüst ve alçakgönüllü olmalı ki esas erdem budur. Para her isteği yerine getirse de düzgün bir hayat erdemle gelir.

2- Asıl ağalık örnek bir insan olmaktır. Dünyada insan başka ne ister?

3- Zenginlikten düşüş kolay olmaz. İnsan elindekilerin kıymetini kaybedince anlıyor ya da elindeki nimetlerin gurura nasıl yansıdığını.

4- Mutlu olmak için yaşamak gerek fazlasına gerek yok.

Züğürt Ağa filminde vurgulanan bir diğer konu da öğrenmektir. İnsan hayatta çok şey öğrenebilir ama öğrendiklerin seni sınar. Bu sınamadan seni kurtaran kesin bilgilerdir. Emin olduğun bir bilgi ya seni ağa yapar ya da züğürt ağa ama her daim ağa sensindir.

Film Puanı : 9.2/10

Kurban Bayramı Mesajları


Bilginin Penceresi olarak hepinizin Kurban Bayramını kutlarım . Hayırlı bayramlar dilerim.


Kestiğiniz kurbanlarınız makbul; Bayramınız Mübarek Olsun

Kurban Bayramınız mübarek olsun, tüm dertleriniz deva bulsun.

Kurban Bayramınızı en kalbi duygularımla tebrik eder; alem-i İslam’a, memleketimize, ailenize ve size hayırlar getirmesini Cenab-ı Mevladan niyaz ederim.

Kestiğiniz kurbanlar, sıratta burak; Allah katında makbul olsun İnşaallah… Bayramınız Mübarek Olsun!

Dünya Halleri - Serdar Kuzuloğlu


Serdar Kuzuloğlu blogunu kapatıyor. Gerçekten çok üzücü.
Dünya Halleri

Yaklaşık 5 yıldır dünyadaki gelişmeleri takip etmeye odaklanan Dünya Halleri sitesi, yayın hayatına bugün itibarıyla son veriyor.
Dünya Halleri yayın hayatına 2 Kasım 2014 tarihinde başladı. Bugün itibarıyla tam 1.739 gün olmuş. Bu siteyi hayata geçirirken amacım, her anlamda alabildiğine içine kapanan Türkiye’deki insanlara akıntısına kapılıp gittikleri gündemin yanısıra dünyada neler olup bittiğini aktarmaktı. Öte diyarlarda olup-biten, önem taşıyan ancak medyada kendine yeterince yer bulamayan; hatta bazen bahsi dahi geçmeyen konuları derlemek; ilham vermek, hayal kurdurmak istiyordum.

Hipnoz Nedir?


Hipnoz çok güçlü bir konsantrasyon seansından başka bir şey değildir. Hipnozla dikkat yeteneğinize hakim olabilecek fiziksel duygulara - örneğin kan dolaşımına - değinilir. O duyguların dışında her şeyi unutursunuz. Çevrenizi çok uzaktan algılarsınız. Böylesi bir bağ koparma günlük hayatta da yaşanır. Örneğin bütün dikkatinizi bir dosyanın incelenmesine verdiğinizde, aklınız çalışmanızın emrine girer. Bir böcek gelip sizi sokar ; farkına bile varmazsınız. Hipnoz durumundasınız, trans halindesiniz demektir bu. Bedensel yıkıma uğranılan dini törenlerde de karşılaşılır bu durumla. Beyin acı mesajını alamaz bir süre sonra.

Bilinçaltının engelleri bu hipnoz durumu sayesinde kaldırılır çünkü savunma hatları kuran bilinçaltı değil, bizzat bilincin kendisidir. Ama belirli bir konsantrasyona eriştiğinizde, artık mantık kapısını kullanmayız. Her şey hipnotizmacı ile kişinin bilinçaltı arasında özel bir ilişkiye dönüşür.

Bu şekilde eskiye gitmede bir sınır yoktur. Bebeklik günlerini yeniden yaşayan insanların sayısını bir bilseniz, şaşarsınız. Bebek gibi konuşmaya başlarlar. Bakışları tıpkı birkaç günlük bir bebek gibi dengesizdir. Daha eskiye gitmek bile mümkün. Çok somut anılar olabilir bunlar. Doğar doğmaz yüzmeye başlayan bebekleri bir düşünün. Yeni doğmuş bir bebeği suya yatırın, ilk refleksi ses tellerini kapatmak olacaktır. Bu refleks nereden geliyor sizce?

Hipnoz bir hatırlama yöntemidir. Sonuçta beyin büyük bir disk.

Marmara Depremi


Tüm yurdun yasa boğulduğu 17 Ağustos Marmara depreminin üstünden tam yirmi yıl geçti. Yirmi yıl önce bugün Türkiye en uzun 45 saniyesini yaşadı. Kimi uykuda yakalandı ölüme, kimi işyerinde, kimi yolda...

ELFİDA


Elfida ismi sonradan verilmiş bir isim. Adı Beyzanur kızımızın. 4 yaşlarındayken tanıştım bu kızımızla. Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız hastalıkla mücadelesi için Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne gidiyordum. Doktorlarla görüşüyordum. Detayları burada anlatmak istemiyorum ama çok uğraştık. Bir gün doktorların odasındaydım ve doktorlardan biri bana dedi ki: 'Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın.' Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, 'gözden çıkarılan kadın, anlamı Osmanlıca'da Elfida.' dedi. Belki tam birebir anlamı olmuyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur'u çok seviyordum.

Dostoyevski Kumarbaz


Ruslar bir rulet tutkunudur. Rulet oynamayan ya da ruleti bilmeyen Rus olmaz. Rulet tutkunu bir Rus'un bu oyuna nasıl bağlandığını ve ruletin hayatını nasıl şekillendirdiğini kahraman bakış açısıyla anlatıyor.

Kumar iki şekilde oynanır. Ya oynamayı bilmeyen düzenbazlar gibi kaybedince üzülürsünüz ya da bir centilmen gibi kaybetseniz de kazansanız da zevk için oynarsınız bu oyunu. Oyun size mutluluk ya da zevk vermez ama bu oyun sizi kendi içinde savaştırır. Bu öyle bir savaştır ki geçmişinizi unutursunuz ve bu savaşın ortasında sürüklenerek yanarsınız. Ve cebinizdeki son parayla küllerinizden doğarsınız. Kumar masaları kimileri için kaybetmedir kimileri için savaşmak.

Dostoyevski güzel bir kurguyla yazmış Kumarbazı. Aşktan da öte bir yaklaşımla kahramanın rüyalarını süslemiş. Rulet topuna olan tavrı ruleti sınıflara ayırmış. Ve bir insanın kumar oynamak için birçok nedeninin olduğunu açıklamış. Muhteşem bir kitap.
Kitaba puanım :7.9/10