Featured Posts Slider

Image Slider

Üniversite Nedir?



 İnsanların hayatında 3 dönem olduğuna inanıyorum ve bu 3 dönemin alt başlıkları  şeklinde yaşıyor insanlar. 3 dönemden ilk dönem çocukluğu sonra ergenlik ve artık yetişkinlik. Yani diğer anlamıyla kendi kendine yetebilmek. Tercihleri artık daha az kalbe yönelik yapıyoruz bu dönemde ve parça parça olmuş her noktayı hayatımızda ortak alanlarda topluyoruz. Çocukken yaşadığımız her deneyim bizim kaderimizi belirliyor. Üniversite de yetişkinlikle ergenlik arasında bir kapı. İnsan insana birkaç yüzyıl önce muhtaç değildi ama yazı ve yalanın icadı ile en güzel sistemi inşa ettik devleti. Üniversitede saygı ve belli kalıp duyguları kişi yaşamına empoze ediyoruz. İnsan avcı toplayıcı yaşamda sevgi nefret ve aşk gibi duygulara sahip değilken zamanla bu duyguların da baskın olmasıyla beyinin aktif olduğu dönem geçti ve kalp beyin ağırlıklı yaşam biçimini uyguladık. Bazen bir duygunun ağırlığı hançer yarasından daha fazla acı verdi. 21. yyda bunun daha karmaşık olduğu bir yapı yaptık ve toplumsal kısma özgürlük, tercihler, görüşler dedik. Üniversite de bu özgürlüğü fazlasıyla kullandığımız bir kurum. İnsanlar iş gücünü beyin üzerine yükledi ve toplu kas kütleleri tüketimde daha az kullanılmaya başlayınca eğitim ve kişiye yatırım mühim bir hal aldı. Bunun mühim bir hal almasının en temel gerekçesi insanın iş yükünü birbirlerinin üzerine yıkmaları. Yetişkin birey üniversitede neler yapmalı? 


Yaşamın düşünsel ve fiziksel iki ayağından yalnız fiziksel ayağına takılan yetişkinler ve düşünsel ayağına takılan çocuklar gibi kompleks bir beden oluşturmalı. Sanat da bu iki kavramı birbirine bağlayınca gelişti. Bugün dünya daha basit ve aşamalardan oluşan örgülerle daha güzel. İnsanın tek problemi vardı bu aşamaları anlamak ama anlamakta güçlük çekenler tökezledi ve yaşamın içinde bulunmak istemedi. Bundan sonraki her süreç yığılımlı bir halde biraz daha genişledi. Artık ne hayatın ne de duyguların adını koyabiliyoruz. Yaşam boyunca tek bir kurala bağlı fiziksel ayağa yaslı duran yetişkinler olduk. 

Yalnız yaşayan doktorlar yalnız anlatan öğretmenler ve makineleşmiş mühendislikler olduk. Mesleğin kendisine anlamlar yükledik oysa anlam yüklememiz gereken insanlar değil miydi? Meslekte uğraştıkça insanlara taktığımız sıfatlar onları o mesleğin içine koydu. Çocuklar size isminizle hitap etmezler onlara isimle hitabı öğreten yetişkinlerdir. Artık üniversitede ruhsal ve fiziksel karışık zevklerle adlandırılıyoruz. Çoğu zaman tek bir sınıfa ait olmadan yaşayan bir ruhuz. Üniversite insanı anlatan kurumdur. İnsan ise yaşadıkça kendini yok eden bir varlık