Featured Posts Slider

Image Slider

Okullar için Tarihler Açıklandı, Sınavlar Karneler Nasıl Olacak?

 Covid-19 salgını tedbirleri kapsamında uzaktan eğitim süreci, okullardaki sınavlar ve yarıyıl tatili takvimiyle ilgili Bakanlığımız tarafından bazı düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre;

İlkokullarda sınav yapılmayacak, karne notları, ders etkinliklerine katılım puanı ile belirlenecektir. Ortaokul ve liselerde birinci döneme ait bir (1) yazılı/uygulama puanları ve performans notları üzerinden ölçme değerlendirme yapılacaktır. Sınav notu bulunmayan şubelerin sınavları, okul ortamında ve sosyal mesafe/hijyen tedbirlerine uygun olarak seyreltilmiş gruplar hâlinde gerçekleştirilecektir.

İller arası hareketliliğin azaltılması amacıyla sadece ortaöğretim öğrencileri, kendi isteklerine bağlı olarak, 28 Aralık 2020 Pazartesi gününe kadar velilerinin okul yönetimine başvurması halinde, öğrenim gördükleri okul ile aynı okul türünde olması kaydıyla o tarih itibariyle bulundukları illerde sınavlara katılabileceklerdir.

İlkokul, ortaokul ve liselerde uzaktan eğitim, 2020-2021 eğitim öğretim yılının ilk döneminin tamamlanacağı 22 Ocak 2021 Cuma gününe kadar devam edecektir.

22 Ocak 2021 tarihinden itibaren karne dağıtımları eğitim kurumu yönetimlerince, farklı gün ve zaman dilimlerine yayılarak yoğunluk oluşturmayacak şekilde planlanacaktır.

25 Ocak 2021 Pazartesi günü başlayacak yarıyıl tatil süresine ikinci dönemdeki bir haftalık ara tatil süresi de eklenmiştir.

2020-2021 eğitim öğretim yılının ikinci dönemi 15 Şubat 2021 Pazartesi günü başlayacaktır.

BayBilgi Ailesi 4. Yılını Kutluyor


Her yeni yıl yeni bir heyecanı da birlikte getirir. Biz sadece bir blog değil kocaman bir aileyiz(80 izleyici 40 bin görüntülenme ile). Yeni yılda sağlık mutluluk ve huzur dileriz. Bu zor günleri de atlatacağız inşallah. 

 BayBilgi Ailesi olarak bu yıl 4. yılımız. Bu yılı hep beraber kutlamak için değerli takipçilerim tek yapmanız gereken REKLAMA TIKLAMAK. 

Neyzen Tevfik Kimdir?

 


Hayata gözlerini Osmanlı İmparatorluğu döneminde açıp, Türkiye Cumhuriyeti döneminde kapayan Neyzen Tevfik, şair, besteci ve yazar kimliğinin dışında, çağımızın en önemli fikir adamlarından biridir. Haksızlığa ustaca yaptığı hiciv yeteneğiyle karşılık veren Neyzen Tevfik, tepkilerini yazdığı şiirler aracılığıyla sunmuştur. Kaleme aldığı şiirler sebebiyle de, tıpkı tarihteki birçok yazar ve şair gibi tutuklanarak hapis cezası yemiştir. Biz onu her ne kadar Neyzen Tevfik olarak tanısak da, asıl adı Tevfik Kolaylı’dır. Babası Hasan Fehmi Bey, Samsun’un Bafra ilçesine bağlı, Kolay beldesinden olduğu için, Soyadı Kanunu gelince Kolaylı soyadını almışlardır.


Rakı başta olmak üzere tüm içkileri severdi Neyzen. Onu tanıyanlar ayık gezmediğini söylüyor. Neyzen kendi hayatını “Uzun derbederlik hayatımda, o kaldırımdan bu kaldırıma; o kapıdan bu kapıya; o diyardan bu diyara; ney’im ve mey’imle bir kuru yaprak gibi savruldum.”cümlesiyle özetliyor. Rakıyı su gibi içen, argo ağızlı  ve neye en güzel üfleyen adam olarak bildiğimiz Neyzen Tevfik’in hayatını, gelin daha yakından öğrenelim.


Tevfik Kolaylı (24 Mart 1879 Bodrum, Muğla - 28 Ocak 1953; İstanbul), ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamalarıyla tanınan Türk neyzen ve şairdir. Taşlama kitaρlarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bilinir. Osmanlı döneminde istibdata karşı, Cumhuriyet yıllarında ise devrimlere karşı gelenlere karşı hicvini kullanmış; haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler yazmıştır. Birçok defa tutuklanmış, ama kısa süre sonra serbest bırakılmıştır. Bektaşi tekkesine mensup olmuş, hayatının büyük bölümünü İstanbul'da çeşitli hanlarda geςirmiştir. Son dönemlerinde Bakırköy Akıl Hastanesi'nde kendine ayrılan 21. koğuşta kalmıştır. 1930'larda kısa süreyle kendine bağlanan aylık haricinde düzenli bir geliri olmamıştır ve hayatı boyunca epilepsi nöbetleri ile uğraşmıştır. Aynı zamanda rakı başta olmak üzere fazla içki içtiği bilinmektedir ("Ancak bir alkolik onun gönlünü çalabilmişti: Neyzen Tevfik!"). Ölümü 28 Ocak 1953'teki ölümünün ardından Beşiktaş'taki Sinan Paşa Camii'nde cenaze namazı kılındı. Civardaki cadde ve sokakları dolduran profesörler, memurlar ve bazı ileri gelenlerin yanında kendilerine çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar ve sokak serserilerinden oluşan büyük bir kalabalığın eşliğinde Barbaros Bulvarı'ndan geçerek defnedildiği yere ulaştırıldı.  Mezarı bugün Кartal Merkez Mezarlığı'ndadır. Ailesi Çocukluğunu geςirdiği Bodrum'da beraber olduğu ailesi ile ilgili çok sınırlı kaynakta belli başlı bilgiler bulunmaktadır. Annesi hakkında herhangi bir bilgi olmamasına rağmen babası ve kardeşi ile ilgili aşağıdakiler söylenebilir.


Okulu bırakmasına sebep olan ve ilk önce neyin sesi yüzünden olduğu zannedilen sorunun tedavisi için annesi birçok doktor ve hocaya danışmıştır fakat sonuç alamamıştır. En sonunda hastalığı kontrol altına almayı başarmışlardır. Doktor “fazla üzerine gidilmemesi gerektiğini” ve “en çok hoşlandığı şeyleri yapmasına izin verilmesi” gerektiğini dile getirmiştir. Bu sebepten dolayı hem hastalık bir nebze kontrol altında kalmış, hem de bu ona ‘Neyzen’ lakabını kazandıracak olan neye devam etmesini sağlamıştır.

Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği

Sanal da olsa Parıltılı bir gelecek için koşmak harika! Türkiye’de ilk ve tek görme engelli çocuk derneği olan @pariltidernegi ile siz de görme engelli çocukların eğitimine destek olabilirsiniz. Bu yıl bir ilk olarak dünyada her nerede olursak olalım sanal koşabileceğiz. Ben koşamam ama destek olabilirim derseniz https://fonzip.com/parilti/kampanya/akademianin-bahcesi--parilti-cocuklari-i-cin-kosuyor- linkinden bağış yaparak geleceğe parıltı olabilirsiniz. #parıltıçocuklarıiçinkoşuyoruz #İstanbulmaratonu #sanalkoşu #sanalmaraton #pariltidernegi



Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği, 26 Şubat 2003 tarihinde görmeyen, az gören ve görme engelinin yanı sıra başka engeli de bulunan çok engelli çocukların aileleri tarafından İstanbul’da Psikolog Dr. Ayşe Hale Bacakoğlu önderliğinde kuruldu.

 
Derneğe üye olan çocukların birçoğu tüp bebek tedavisi ve erken doğum nedeniyle, bir kısmı da kanser tedavisi için geçirdikleri beyin ameliyatı neticesinde görmeyen, az gören ya da çok engelli durumundalar.

Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği’nin amacı; görmeyen ve az gören çocukların doğumlarından eğitim süreleri tamamlanana kadar olan süreçte, onları yaşıtları ile aynı seviyeye getirerek kendi potansiyellerini mümkün olan en üst düzeyde tamamlayana kadar donatmak ve kendi başına hareket eden bağımsız, çevreye uyumlu, meslek sahibi bireyler olmalarını sağlamaktır.

Erken eğitim ve kaynaştırma eğitimini temel alan çalışmalar yürüten ve Türkiye’de bu alanda tek olan derneğimize tüm yurttan 0-18 yaş arası yaklaşık 1000 çocuk ve ailesi ulaştı. Dernek, hedeflerini gerçekleştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kendi iktisadi işletmesi olan Özel Kabartma Düşler Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ni 2008 yılında İstanbul Mecidiyeköy’de faaliyete geçirdi.

Merkezimizde özellikle 0-6 yaş arasındaki görmeyen, az gören ve çok engelli çocuklarımıza bebeklik dönemi ve okul çağı öncesi eğitimler verilmeye devam ediliyor. Bununla birlikte derneğimiz ulusal ve uluslararası projelerde yer alarak hedeflerine ulaşma yönünde etkin adımlarını sürdürüyor.

VİZYONUMUZ
Türkiye’nin geleceğine çağdaş, eğitimli çocuklar yetiştirebilmek için görmeyen ve az gören çocuklarımızın eğitimlerinin yaşıtları ile aynı seviyeye ulaşması gerekliliğiyle yola çıktık. Hedefimiz, devlet tarafından verilen temel eğitime paralel olarak destek olmak ve yaşam becerileri kazandırmaktır.

MİSYONUMUZ
Görmeyen ve az gören çocukları doğumlarından, eğitimleri tamamlanana kadar her alanda yaşıtlarıyla aynı seviyeye getirmek için gerekli desteği sağlamaktır.

Hiit Nedir?

 

Yüksek Yoğunluklu Aralıklı Antrenman (hiit)

En kısa sürede en fazla kaloriyi yakmak mı istiyorsunuz? Saatlerce koşu bandında koşmak ya da bisiklet sürmekten sıkıldınız mı? İşte, hem kısa süreli hem eğlenceli hem de çok faydalı bir kardiyo antrenmanı: HIIT…

Fitness yaparken bir sonraki seviyeye çıkmak ve antrenman programınızı çeşitlendirmek için yeni bir yol mu arıyorsunuz? Yüksek Yoğunlukta Interval Antrenman (HIIT) egzersiz programınızın yoğunluğunu artırmak için kardiorespiratuar teknikler ile belirlenen hız ve dinlenme aralıkları yapılan bir program şeklidir. HIIT, performans hedeflerine ulaşmak ve fitness seviyesini arttırmak isteyen sporcular ve egzersiz meraklıları tarafından kullanılır.

Yüksek Yoğunluklu Interval Antrenman maksimum seviyede yapılır. Burada aerobik kapasite %80-95 seviyesindedir. Sprint Interval Antrenman (SIT) yüksek yoğunluklu bir egzersiz türüdür. Bu sizi %100 maksimum aerobik kapasitesine ya da 10. seviyeye iter.

hiit faydaları nedir?

-uzun süren kardiyolara göre yalnızca 6-10 dakika arasında bile dayanıklılığınız ve kas fiberleriniz artar. (tabi bu 6-10 dakika kolay geçmeyecek)yani kardiyavasküler gelişim olduğu gibi kas gelişimi de sağlar.

-şaka gibi ama kanser riskinizi ya da erken ölüm riskinizi %50 daha azaltıyor. (bunu sadece uzun kardiyolarla kıyaslayıp söylemiyorum ancak yoğunluğu yüksek egzersizlerin kanser riskini azaltmada, düşük yoğunluklu egzersizlere göre daha başarılı olduğu tespit edilmiş)

- daha kısa sürede daha çok yağ yakmanızı sağlıyor.

-araştırmalara göre düşük yoğunluklu egzersiz yapan insanlar, egzersiz sonrası daha çok yemek yeme ihtiyacı hissediyorlarmış, ancak yüksek yoğunluklu egzersizlerden sonra daha az yemek yemek tercih ediliyormuş...

orijinal hiit için, nabzın maksimumun da üzerine çıktığı egzersizler yapıldığı söyleniyor, ancak bu çok da uygulanabilir yahut gerekli değil.

araya maksimum nabızla ilgili de minik bir şey sıkıştırayım, türlü şekillerde bunu ölçebiliyorlar, yine de hiçbir ölçümü kişinin kendisinden daha belirleyici olarak görmüyorlar. yani siz "şu an maksimum nabzımdayım" diyorsanız büyük ihtimalle öyledir. maksimum nabız, nabzın bir dakika içinde normal atım süresinin üzerine çıkması, daha da hızlı atacak dermanı kalmaması gibi bir şey :p

hiit yapmak için koşmak, yüzmek, bisiklet gereklidir. bunun dışında spor salonlarında hiit diye sizi tepiştirenler, biraz uyduruyor biraz da işte sizin bu şekilde memnun olacağınızı düşünüyorlardır. şunlar bunlar da hiit değildir.

elbette en teknik anlatımlı kitaplarda dahi yapılan uyarı "kalp sağlığınıza ve diğer sağlık durumlarınıza baktırın" uyarısıdır. kalbi bir parça zorlayacağını bu egzersizde, onun bu tempoya ayak uydurabilecek nitelikte olduğundan emin olmalıyız.

Hiit nasıl yapılır?

okuduğum kitaptan, klasik bir hiit örneğini aynen aktarıyorum (bu genel olarak mantığı anlamınız için), örnek egzersiz olarak pedal çevirmek seçilmiş.

a-30 dakika boyunca hafif tempoda pedal çevirin.

b- 60 saniye boyunca elinizden gelen en hızlı şekilde, kalp hızınız en yükseğe çıkana kadar pedal çevirin.

c-o 60 saniyenin ardından 75 saniye boyunca düşük tempoda pedal çevirin (ama durmayın)

d- bu şekilde 8 kere, sonraları 12 kere tekrarlayın.

e- egzersiz sonlandığında yavaşça pedal çevirin. tüm egzersizin aralıklı yüklenme kısmını 30 dakikayı geçirmeyin.

f- haftada 3 kere ya da toplamda 1,5 saatten az egzersiz yapın.

aynı fayda için en az 5 saat klasik kardiyo egzersizleri yapmalısınız.

Pomodoro Tekniği Nedir?

 


Günümüzde dikkat süresinin azalması motivasyonda yeni teknikleri ortaya çıkıyor. İşte en popüleri pomodoro tekniği hakkında bilmeniz gerekenler...

Deneyenler tarafından en etkili çalışma tekniği olarak gösterilen pomodoro, 1992 yılından beri uygulanır. Çalışacağınız konuya ve zamana karar verin; verimli çalışmanın keyfini çıkarın.

pomodoro tekniği basitçe 25 dakika çalışma 5 dakika ara peryodları şeklinde giden bir çalışma tekniğidir. her 25 dakikada bir, 5 dakika ara vermek ilk bakışta çok fazla ara veya çalışmaya çok fazla ara vermek gibi algınalabilir. fakat pomodoro tekniği ile gerçek bir 25 dakikalık çalışma peryodundan sonra 5 dakikalık bir araya ciddi şekilde ihtiyaç duyarsınız. çünkü sabah masamıza oturup 2, 3, 4 veya 5 saat hiç kalkmadan çalıştığımızda çok efektif bir çalışma peryodu gerçekleştirmiş olduğumuzu düşünürüz ancak günün sonunda kaç saat kesintisiz çalıştığımızdan ziyade kaç tane önemli task’ı bitirdiğimiz, ne kadar efektif çalıştığımızı belirler.

sabahtan öğle yemeğine kadar, yani 4 saat masadan hiç kalmadan çalışmak; 4 saat kesintisiz çalışmak değil, 4 saat masadan kalkmadan çalışmak demektir. yani kesintisiz çalışma = masadan kalkmadan çalışma demek değildir. çünkü saatlerce masadan hiç kalkmadan çalışmaya devam etsek de, çalışma konsantrasyonumuz email, telefon, whatsapp, bildirimler vb. gibi bir çok uyaran ile sürekli bölünür. işte pomodoro teknikte yapmaya çalıştığımız şey 25 dakika boyunca gerçekten kesintisiz şekilde tek bir task üzerinde çalışmaktır.

bir yandan sırada bekleyen task kuyruğu, diğer yandan çevremizdeki uyaranlar (bildirimler) tek bir task üzerine yoğunlaşıp onu bitirmekten bizi alıkoyuyor. çalışmaya daldığımız bir anda fark ediyoruz ki bir taraftan email yazmaya başlamışız ama yarım kalmış, diğer taraftan 3–4 farklı safari penceresinde farklı sayfalar açık, üzerinde çalıştığımız programların pencereleri diğer tarafta açık duruyor ve biz slack’ten yazılan mesajlara cevap vermeye çalışıyoruz. bu şekilde 8–9 saat çalışıp, bütün gün neredeyse mola vermeden çalışmamıza rağmen bazen tek bir task’ı bile tam olarak bitirmeden işyerinden ayrılıyoruz. bu çalışma biçimi bana göre zaman ve enerji kaybından başka bir şey değil. yani pomodoro tekniği ile çalışmaya başlamak için önümüzde çok fazla sebep var.

Uygulayacağımız tekniğin adı POMODORO, İtalyanca bir kelimedir ve domates manasına gelmektedir. Adını mutfakta ki domates şeklinde ki zamanlayıcıdan almış. Francesco Cirillo tarafından geliştirilmiş bir tekniktir.


İbrahim Tatlıses Kimdir?

 


İbrahim Tatlıses kimdir, Adanalı bir sinemacının, inşaatta türkü söylerken kendisini farketmesiyle şöhret olmuş şarkıcı. 1980 ve 1990 lı yıllarda Türk müziğine önemli ölçüde adını duyuran Tatlıses’e, halk “imparator” lakabını takmıştır. Müzik yaşantısının yanı sıra, iş adamı kişiliğinede sahip olan ünlü şarkıcı; Tatlıses Turizm, Tatlıses Lahmacun, Tatlıses Otelleri gibi şirketlerinde sahibidir.


1954 yılında yedi çocuklu fakir bir ailenin , Leyla ve ciğerci Ahmet Tatlı’nın ilk çocuğu olarak Şanlıurfa da dünyaya geldi. Doğduğunda, babası hapiste olduğu için ilk kez demir parmaklıklar arasında gördü babasını. Belirli bir zaman sonra ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etmeye karar verir. İstanbul‘a gelen Tatlıses ve Ailesi burada bulunan akrabalarının yanına yerleşir ve bir çok işlerde çalışır, 70 li yılların ortalarında inşaat işçiliği, demir ustalığı ve leblebicilik gibi işler yapan İbrahim Tatlıses, 80’lerin başında kendisini şöhret basamaklarını tırmanırken buldu. İbrahim Tatlı, İstanbul’a geldiğinde müzisyen Yılmaz Tatlıses’le tanıştı ve Tatlı olan soy ismini Yılmaz Tatlıses’in tavsiyesiyle Tatlıses olarak değiştirdi. Müzik çevrelerince çok özel kabul edilen sesi sayesinde, kısa zamanda İstanbul‘da sahne almaya başladı. 1977 de “Ayağında Kundura” albümü ile müzik piyasasına giriş yapmış oldu. “Sabuha“, “Dom Dom Kurşunu“, “Bir Mumdur” türküleri halk tarafından çok beğenildi ve uzun yıllar popülerliğini korudu.İbrahim Tatlıses 30 haziran 1976 tarihinde dışarıdan bitirdiği ilkokul diplomasını Kilis‘ten Kartalbey ilköğretim okulundan aldı.


Tatlıses 1978 yılında “Ayağında Kundura” filmiyle de sinemaya girdi. 1979’da oynadığı “Kara yazma” filminde Perihan Savaş‘la tanıştı. Birlikteliğin sonucunda Melek Zübeyde adında kızları olurken bu birliktelik 1983 yılındaki “Günah” filmine kadar sürdü. Zira artık Tatlıses’in yeni hayat arkadaşı Derya Tuna‘yla tanıştı ve Tatlıses’in yine resmi evlilik yapmadığı bu birliktelikten de İbrahim (İdo) adında bir oğlu dünyaya geldi.


Seksenli yıllarda çıkardığı “Allah Allah“, “Kara Zindan“, “İnsanlar” ve “Fosforlu Cevriyem” albümleriyle satış rakamları milyonları buldu.


1 mayıs 1987’de kendi plak şirketi olan Tatlıses Müzik’i kurdu.


Turgut Özal‘ın “Madem en çok bunlar dinleniyor, TRT’ye çıkabilirler” demesiyle 1989 yılbaşı günü daha önce hiçbir albümünde okumadığı ve özel klip çektiği “Beyaz gül kırmızı gül” şarkısıyla TRT’ye ve televizyon dünyasına adımını resmen attı.


Seksenli yıllarda tüm Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri onunla tanıştı. Yunanistan‘dan Suudi Arabistan‘a, Almanya‘dan Afganistan‘a çok geniş bir coğrafyada, milyonlarca hayran edindi. Kasetleri ve posterleri bazı ülkelerde milyonlarca satarken yurtiçinde ve yurtdışında sayısız ödülün sahibi oldu.


Tatlıses’in, müzik hayatındaki başarısı ve popülerliği kısa süre sonra kendisine sinema kapılarını açtı. Hayatı boyunca örnek aldığı Yılmaz Güney gibi o da çok başarılı filmlerde rol aldı. Yılmaz Güney ile diğer bir ortak noktaları, Yeşilçam‘ın şöhret tacını, yakışıklı jönlerden almaları olmuştu. “Yılmaz’ın yerine oynuyor” başlıklı haberde şöyle diyordu:90 lı yıllarda olgunluk dönemini yaşayan sanatçı, artık müzik dünyasında sarsılmaz bir yere sahip olmuştu. Aynı yıllarda tarzında değişiklik yaparak arabesk müziğe geçiş yaptı. Bu yıllarda “Ah Keşkem“, “İki Gözüm İki Çeşme“, “Yar Diline” gibi popüler parçaların dışında kendi ürünü olan eserleri seslendirdi. 1983 yılında çıkardığı “Mega Aşk” adlı albümde Selami Şahin‘e ait “Seni Sevmediğim Yalan“, “Akşamdan Akşama“, “İçem Diyorum“, “Bu Nasıl Güzel” gibi dönemin beğeniyle dinlenen eserlerini yorumladı.


Aynı albümde yer verdiği Yusuf Hayaloğlu‘nun “Dağlarda Kar Olsaydım” türküsü, o dönemden günümüze kadar gelen uzunca bir süre popülerliğini koruyacaktı. 1996 da “Ben De İsterem” albümüne bulunan “Fırat” türküsüyle listelerde uzun süre kaldı. Hemen ertesi yıl “At Gitsin” albümünü piyasaya sürdü. Bu albümünde de Sezen Aksu, Kayahan gibi pop müziğin usta isimlerinden eserleri yorumladı.


Talk show programları hazırladı, çeşitli sanatçıların video klip yönetmenliğini yapmanın yanısıra, siyasetede de atılma kararı aldı. Genç Parti‘den 2007 seçimlerinde aday olan şarkıcı, partisi seçimi kazanamayınca meclise giremedi. Tatlıses, ticaret yaşantısında her geçen gün daha çok yol katediyor. İbrahim Tatlıses’in sahip olduğu şirketler grubu; gıda, müzşk prodüksüyon, turizm, havacılık ve yayıncılık dallarında faaliyetlerini sürdürüyor.İbrahim Tatlıses , 4 Mart 2011 gecesi Maslak’ta uzun namlulu silahla açılan ateş sonucu başından yaralandı. Akabinde hastahaneye götürülen Tatlıses iki kez ameliyat edildi ve yoğun bakım ünitesine bağlandı. İki hafta boyunca yoğun bakımda kalan İbrahim Tatlıses, 28 Mart 2011 günü yoğun bakımdan çıkarıldı.Böylece hayati tehlikesi ortadan kalkmış oldu. 6 Nisan 2011 tarihi itibari ile ailesi tedavilerin Almanya’da sürdürülmesi isteği ile Tatlıses’i Almanya’ya götürmüşlerdir.


İbrahim Tatlıses 2011 Türkiye genel seçimlerinde Şanlıurfa’dan bağımsız milletvekili adayı oldu fakat sonradan adaylığını geri çekti.


Hızla iyileşen Tatlıses, 2 Haziran 2011 günü ”TC İbo” adlı özel uçak ile Türkiyeye geri döndü ve tedavisinin süreceği Maltepe’deki Daruşşafaka Rehabilitasyon Merkezine götürüldü.


Tatlıses, saldırının ardından ilk tedavi gördüğü Acıbadem Hastanesi’nde Ayşegül Yıldız‘a evlenme teklif etti. Sağlık durumu iyiye giden Tatlıses, Yıldız’ı ailesinden istedi. Gizlilik içinde yapılan kınanın ardından Tatlıses ve Yıldız, 27 Eylül 2011, hastane odasında gerçekleşen nikâh töreniyle hayatlarını birleştirdiler.


Sanatçının Şanlıurfa’dan bulunan eşinden 1 erkek ve 2 kız, sinema sanatcısı Perihan Savaş‘tan bir kız ve şu an hayatını paylaştığı Derya Tuna‘dan ise 1 erkek çocuğuna sahiptir.9 yıl aradan sonra ‘kaldığı yerden devam’ diyen İbrahim Tatlıses, yenilenen formatıyla sevenlerinin özlemini dindirmeye geliyor. 

İBO SHOW GERİ DÖNÜYOR 

Yapımcılığını Poll Production ve Global Medya’nın üstlendiği ve her hafta birbirinden ünlü isimlerin ağırlanacağı programda, tam anlamıyla nostalji rüzgarı yaşanacak. Sürprizlerin de eksik olmayacağı ‘İbo Show’, yenilenen formatı ve çok özel bölümleriyle yakında Star’da...

Yes Man Filmi İzle

 Her şeyi reddediyoruz kimi zaman ve bu reddettiklerimiz hayatımızın bir köşesinde yanılgılar olarak kalıyor. Ya her şeye evet deseydik hayat nasıl değişirdi düşündünüz mü? Kitabın yazarı da bir yıl boyunca tüm teklifleri onaylıyor. Yeni insanlarla tanışıyor, Korece öğreniyor. Daha farklı bir hayat yaşıyor. Geçenlerde izlediğim Yes Man filmi de tam olarak bunu anlatıyordu. Jim Carrey oynayınca daha güzel bir film olmuş ve üzgünseniz neşeniz yerine gelecektir. Mutlaka izleyin.



Duyular Arası Aktarma



 Türkçede deyim aktarmaları konu başlığına ait bu olayı şöyle örnekleyebiliriz: “Tatlı” kelimesinin gerçek anlamını düşünelim. Bu anlam, doğrudan “tatma” duyusu ile ilgilidir. Fakat size “Çok tatlı bakışları var.” cümlesinde kullanılan “tatlı” kelimesi ise, bakışların güzelliğini betimlemek için kullanılmıştır ve tatma duyusu doğrudan görme duyusuna aktarılmıştır. İşte bu örnekte, “tatma -> görme” duyuları arasında aktarma yapılmıştır.

Örnekler: – Arkadaşlarla bir araya gelince sıcak bir ortam oluştu.
– Bir süredir bana neden soğuk davranıyorsun?
– Odada keskin bir kömür kokusu vardı.
– O, çok sığ düşünceleri olan bir insan.
– Kadife sesiyle hepimizi büyüledi.
– Sokaktan gelen acı fren sesi içimizi ürpertti.
– Derin bakışlarının esaretinde kaldık.
– Bu tür resimlerde sıcak renkler kullanmalısın.
– Sert sözlerin hepimizi yaraladı.

Bir duyu organımız ile algıladığımız bir kelimenin başka bir duyu organımız için kullanılmasına duyular arası aktarma denir.


Örnek:


-Çok tatlı bir ses tonu var. (Tatma duyusu ile ilgili olan tatlı kelimesi işitme duyusu için kullanılmış.)


- Sert sözleri ile herkesi şaşırttı. (Dokunma duyusu ile ilgili olan sertduyma duyusu için kullanılmış)



Çankırı Şehrinin İsmi Nereden Geliyor

Çankırı isminin nereden geldiği;
İlkçağda "Gangra" kalesinin eteğinde kuruldu. Gangra’nın bir yerleşim merkezi olarak kuruluşu İ.Ö. 126 yıllarına rastlamaktadır. İsmini Gangra kalesinden alan Çankırı'ya yakın zamana kadar Çangırı ve Çenğiri deniliyordu.

Çankırı’nın adi; Önce Paphlagoniya, sonra Galatia’ya bağlanan Gangra kale­sinin adından türemiştir; Bu kelime Ga­lat dilinde keçi anlamına geldiği için, şehrin adının da «keçisi bol yer» anlamında olduğu; söylenir. Bu ad Türk egemenliği sırasında uzun süre Kângırı şeklinde ; kullanılmış, osmanlı devrinin sonlarına kadar resmî yazılış biçimi olarak kalmış, Cumhuriyet’ten sonra, öteden beri halk arasında kullanılan Çankırı adı 9 nisan 1925’te Türkiye Büyük Mil­let Meclisi’nce resmen kabul edilmiştir. Roma egemenliği, ‘sırasında şehre verilmiş olan Germanikopoiis adı ise uzun ömürlü olmamıştır.

Reklam Dünyası ve Gerçek Dünya


Günümüzde zengin fakir ayrımı, doğu batı kültür kıskançlığı, yabancı yerli kültür kıyaslaması her şey reklama dönmüş durumda. Sosyal medyadaki yargı ve düşüncelerimizde maalesef bu çatışmalara katılıyoruz ve bir inek sürüsü halinde yönelimler gerçekleştiriyoruz. Bu durum hem yaşamımızı hem de dünyaya bakış açımızı kapitalizm çevresinde döndürüyor.


Reklamda gördüğümüz bir yemekle mutlu olacağımızı ya da ferrarisi olanın yeni bir hayata tutunacağı fikrini hayatımızın merkezine koyuyoruz. Temel ihtiyaçların fiyatı arttıkça yaşam kalitesi artmıyor. Yaşam kalitesini arttıran şey geçmişte ve gelecekte duygularla bulunduğunuz noktadır. Günümüzde durağan bir hayat sürerken biz hâlâ aynı kişilikte ısrar ediyorsak hiçbir şey değişmemiş demektir.


Hayatımızdaki tüm kararları biz mi veriyoruz yoksa bozulan bir ürünümüz için globalleşmiş markalara muhtaç bir köle miyiz? Bu sistemi değiştiremeyiz ve geçmişe de dönemeyiz. Tek yapmamız gereken sisteme hükmeden kişi olmak. Ve sadece sevdiğimiz işle uğraşmak.

Bu sistemin dışına çıkamayız ama bu sistemi yönetebiliriz. Artık medyanın yönetimlerine inanmayın. Kendi kararlarınızın farkına varın. Bu işe Facebook ve İnstagramı kapatarak başlayabiliriz. Sosyal medya ABD seçimlerini etkilemişse bizim yaşamımızı etkilemez mi?




Reklam Medyası


Medya iletişim sistemlerine verilebilecek en genel addır ve tüm kitle iletişim elemanlarını içine alan bir kavramdır (Nalçaoğlu, 2003: 43). Reklam medyası denilen kavram da, üretilen kültür ürünlerini insanların yaşam alanlarının içine, evlerine, oturma odalarına kadar taşıyan, bireylerin yetişmesinde ve yaşam biçimleri üzerinde en az kanaat önderleri kadar etkili olan bir olgudur (Erdoğan ve Akbulut, 2009: 107


Medya aracılığıyla gerçekleşen kitlesel iletişimde her kesimden vatandaş bütün haberlere, bilgilere ve resimlere ulaşabilir ve bu iletişim zamandan ve mekandan bağımsız şekilde gerçekleşmektedir. Mesajları alan bireylerin tepkileri kısıtlanmış ya da geciktirilmiş durumdadır ve medya mesajlarının kendine has bir gerçeklik boyutu vardır (Ankaralıgil, 2009).


Bugün dünyada reklam medyaları gelişen ve değişen etmenler doğrultusunda geleneksel halinden geleneksel olmayan, yeni medya haline dönüşmüştür. Bu başlık altında, geleneksel reklam medyası ve geleneksel olmayan reklam medyası değişim süreçleriyle birlikte anlatılacaktır.


1. Geleneksel Reklam Medyası


Gazete, dergi, televizyon, radyo gibi haber, eğlence ve eğitsel içeriğin yanında reklamları da geniş kitlelere ulaştıran mecralar geleneksel medya olarak adlandırılmaktadır. Geleneksel medya geniş bir kitleye ucuza erişim imkanı sağlamaktadır. Her aracın belli bir bölümünü izleyen özel bir kitleye, örneğin belli gazeteden ziyade köşe yazarını takip edenlere hitap edebilmektedir. Geleneksel medya ayrıca, izler kitlesinde büyük bir güven ve saygınlık duygusu uyandırmıştır. Geleneksel medya kaynaktan okuyucuya, izleyiciye,dinleyiciye doğru işleyen tek yönlü iletişim biçimine sahiptir (Suher ve diğerleri, 2012: 114).


1.1. Televizyon ve Radyo


Medyanın sevgilisi konumunda bulunan televizyon çok hızlı ve evrensel bir araçtır. İnsanlara etkileme konusunda tartışılmaz bir güce sahiptir. Temelde radyo gibi eğlence medyası olan televizyonun gelenekleri farklıdır. Çünkü insanlar, televizyonu açtıklarında, bir gazete ya da bir dergiden beklediklerinden daha ayrı şeyler beklemektedirler o ‘küçük ekrandan’.


Öncelikle eğlenmektir amaçları, günlük sorunlardan uzaklaşmak, gülmek isterler, değişik heyecanlar ararlar. İşte bu nedenle, görüntü, ses ve devinimi bir arada kullanarak izleyiciyi içine çeken ve onu duygusal olarak görüntüdeki olayın katılımcısına dönüştüren televizyonda yayınlanan ve başarılı olarak nitelendirilebilecek bir reklamın içeriğinde gizli bir şov özelliği bulunmaktadır. Televizyon bu etkiyi yalnızca on beş ile altmış saniye süren reklamlar aracılığıyla yaratmaktadır (Sa1.2. Gazete ve Dergi />

Güncel olaylardan bahseden ve yazılı bir araç olan gazete, basılı araçların başında gelmektedir. Basılı medya toplumla çabuk, güvenilir ve sürekli bir iletişim kurmak için en temel kaynak olarak görülmektedir. Bu özelliği nedeniylede günlük yaşamın vazgeçilmez aracıdır. Günümüzde gazetecilik farklı kitle iletişim araçları ile de yapılmakla birlikte ‘geleneksel gazetecilik’ varlığını sürdürmektedir (Bıyık, 2007: 16)Diğer Reklam Ortamları


Bunlar basılı ve yayın yapan reklam ortamlarının dışında kalan reklam araçlarıdır. Fuarlar, açıkhava reklam araçları, doğrudan postalama, sinema, el ilanı, katalog, broşürler ve satış yeri reklam malzemeleri olarak sınıflandırılabilecek olan bu reklam araçları, başlı başına bir reklam kampanyasının reklam ortamı olarak değil, bir reklam kampanyasında ana reklam ortamını destekleyen reklam araçları olarak kullanılmaktadırlar (Doğan, 2006: 30).


2. Geleneksel Olmayan Reklam Medyası


Geleneksel olmayan medya, reklam mesajını medya teriminin alışık olunan anlamı dışındaki mecralarda yaymaktadır. Alışveriş arabalarının arkalarına yapılan reklam uygulamaları, alışveriş merkezleri, havaalanları ve metro istasyonlarındaki reklam mecrası olarak kullanılan LCD televizyonlar, hipermarketlerde zemine yapıştırılan reklam uygulamaları geleneksel olmayan medya türlerine örnek olarak verilebilir.Geleneksel olmayan medya, reklamcıya tüketicilere erişmek için ihtiyaç duyduğu alternatif yollar sunmaktadır. Geleneksel olmayan medyanın sahip olduğu en büyük problem ise bu medyanın ölçülemiyor olmasıdır. Geleneksel olmayan medya ile ulaşılacak kişi sayısı kesin olarak bilinememektedir (Suher ve diğerleri, 2012: 110)..rı, 1999: 27).).

Yılmaz Erdogan Kimdir





Yılmaz Erdoğan
, 4 Kasım 1968’de Hakkari’de doğdu. Çocukluğu Ankara Aydınlıkevler'de geçti. Deniz Erdoğan ve Mustafa Erdoğan isimli iki kardeşi vardır. İlkokulu ve ortaokuludan sonra liseyi Ankara Aydınlıkevler Lisesi'nde okudu. 1987 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni kazandı ancak lisans öğrenimini yarıda bırakıp Ferhan Şensoy’un “Nöbetçi Tiyatro” kadrosuna katılmayı tercih etti. Burada hem oyuncu, hem de yazar olarak görev yaptı. 1988’de “Güldüşünürü Tiyatrosu”nu kurdu. Bu tiyatroda kendi yazdığı ve yönettiği “Kanuni Sultan Süleyman ve Rambo” adlı oyunu sergiledi.

Bu yıllarda kendini oyun yazmaya adayan Erdoğan, Levent Kırca Tiyatrosu’nun “Gereği Düşünüldü” oyununu, “Olacak O Kadar” adlı televizyon serisinin senaryosunu, Yasemin Yalçın Tiyatrosu’nun “Kadınlık Bizde Kalsın” ve “Haşlama Taşlama” oyunlarını yazdı. “Umut Taksi” dizisinin de senaryo yazarı oldu ve dizide bir rol de üstlendi. 1994 yılında ortağı Necati Akpınar ile birlikte Beşiktaş Kültür Merkezi Oyuncuları’nı kurdu. "Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?", "Otogargara", "Cebimde Kelimeler", “Bana Bir Şeyhler Oluyor”, “Haybeden Gerçeküstü Aşk” gibi büyük ilgi gören oyunları yazdı, bir kısmını da BKM’de sergiledi. Bu sırada başrollerini Demet Akbağ ile paylaştığı “Bir Demet Tiyatro” adlı dizinin senaristliğini üstlendi, aynı zamanda bu dizideki “Mükremin” karakterini canlandırdı. Senaristi olduğu “Gereği Düşünüldü” oyunu, en büyük oyuncu kadrosuna sahip olma özelliğini taşıyordu ve oyun 4 yıl boyunca sergilendi.

Erdoğan, sinemaya geçişini “Vizontele” filmiyle gerçekleştirdi. Filmin senaryosunu yazdı, yönetmenliğini üstlendi aynı zamanda filmde rol aldı. Vizyona girdiği 2000 yılında Vizontele, Türkiye’de en çok izlenen sinema filmi ünvanını kazandı. Bu filmin devamı olan “Vizontele Tuuba”da da aynı görevleri üstlenen Erdoğan, 2003 tarihli bu filmle de büyük bir başarıya imza attı. 2005 yılında vizyona giren “Organize İşler” filmini de yazıp yönetti ve filmde başrolü oynadı. Filmde Erdoğan’a Demet AkbağCem YılmazAltan Erkekli gibi isimler eşlik etti.

İlk albümü 'Kayıp Kentin Yakışıklısı' adlı bir şiir kaseti Prestij Müzik etiketiyle müzik marketlerde yerini aldı. Bu albüm Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı 17 şiirden oluşuyor. Aynı zamanda albümde şiirlere eşlik eden türkülerden birini de kendi seslendirmişti. Erdoğan’ın şiir kaseti dışında “Kayıp Kentin Yakışıklısı”, “Anladım” adlı şiir kitapları, “Hüzünbaz Sevişmeler” adlı bir öykü kitabı, “Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar” ve “Kadınlık Bizde Kalsın” adlı eserleri de bulunuyor.

Kardeşleri Mustafa Erdoğan ve Deniz Erdoğan da Türkiye’nin ünlü simaları arasındadır. Ersin Korkut teyzesinin oğludur. Erdoğan’ın, Muhsin Kızılkaya tarafından yazılmış “Yılmaz” adlı yaşam öyküsü bulunuyor.

Yılmaz Erdoğan yönetmenliğini yaptığı ve kendi de oynadığı 2013 yılının başında yayına soktuğu "Kelebeğin Rüyası" filminde baş rolde Kıvanç Tatlıtuğ oynadı.

Yılmaz Erdoğan, 3 nisan 2013 tarihinde Ak Parti Hükümeti tarafından açıklanan ve barış sürecini yönetecek olan 63 kişilik Akil insanlar listesine Güneydoğu Anadolu Bölgesinden girmiştir.

Evlilikleri :
1. evliliği: 1993 senesinde Sanem Oktar ile evlendi. 1998 senesinde de boşandı. Bu evliliğinden Berfin adında bir kızı vardır.
2. evliliği: 9 Ağustos 2006 tarihinde Belçim Bilgin ile evlendi. Rodin Nazım (d.24 Aralık 2009) adında bir çocukları vardır. Belçim Bilgin ve Yılmaz Erdoğan çifti çocukları ile birlikte 2014 şubatında Amerika'ya taşındı ve Beverly Hills’e yerleşerek bir müddet burada yaşadı. 2016 yılında anlaşmalı olarak boşanmadan önce 2015 yılında İstanbul'dan taşınıp Muğla'nın Köyceğiz ilçesinde bir köy hayatı yaşamaya başladı.

Ödülleri :
1999 - Afife Tiyatro Ödülleri, Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü, “Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?” oyunu
2001 - Sadri Alışık Ödülleri, En İyi Erkek Oyuncu, Vizontele
2009 - Altın Kelebek Ödülleri, En İyi Komedi Dizisi, Çok Güzel Hareketler Bunlar
2012 - 17.Sadri Alışık Ödülleri, En İyi Erkek Oyuncu (Bir Zamanlar Anadolu'da)

Filmleri ve Dizileri :
Yapımcı :
2012 - Bağbozumu (Sinema Filmi)
2008 - Kalpsiz Adam (TV Dizisi)
2008 - 2009 - Benim Annem Bir Melek 2. Sezon (TV Dizisi)

Oyuncu Olduğu Filmleri :
2019 - Organize İşler: Sazan Sarmalı (Asım Noyan)(Sinema Filmi)
2017 - Tatlım Tatlım (Sinema Filmi)
2017 - Güzel Adam Süreyya (Seslendiren)(Sinema Filmi)
2015 - Ekşi Elmalar (Aziz Özay)(Sinema Filmi)
2014 - Son Umut (Hasan) (Sinema Filmi)
2014 - Pek Yakında (Yılmaz Erdoğan) (Sinema Filmi)
2014 - Bana Masal Anlatma (Rıza'nın babası) (Sinema Filmi)
2014 - 8 Saniye (Derviş) (Sinema Filmi)
2013 - Kelebeğin Rüyası (Behçet Necatigil) (Sinema Filmi)
2012 - Words With Gods (Sinema Filmi)
2012 - Gergedan Mevsimi (Sinema Filmi)
2011 - Bir Zamanlar Anadolu'da (Komiser Naci) (Sinema Filmi)
2010 - Çok Filim Hareketler Bunlar (Müdür) (Sinema Filmi)
2009 - Neşeli Hayat (Rıza) (Sinema Filmi)
2008 – 2010 - Çok Güzel Hareketler Bunlar (TV Dizisi)
2008 - Kalpsiz Adam (TV Dizisi)
2008 - Mevlana Aşkı Dansı (Seslendirme) (Sinema Filmi)
2006 - Bir Demet Tiyatro (Mükremin Çıtır) (TV Dizisi)
2005 - Organize İşler (Asım Noyan) (Sinema Filmi)
2003 - Vizontele Tuuba (Deli Emin ) (Sinema Filmi)
2000 - Vizontele (Emin) (Sinema Filmi)
1995 - Otogargara (Video)
1995 - Bir Demet Tiyatro (Mükremin Çıtır) (TV Dizisi)
1994 - İnce İnce Yasemince (Taci) (TV Dizisi)
1993 - Umut Taksi (TV Dizisi)
1993 - Haşlama Taşlama (TV Dizisi)
1991 - Siyabend-ü Xece (Xece'nin Abisi) (Sinema Filmi)
1986 - Olacak O Kadar (Yılmaz) (TV Dizisi)

Senaryo :
2019 - Organize İşler: Sazan Sarmalı (Sinema Filmi)
2017 - Tatlım Tatlım (Sinema Filmi)
2017 - Günaydın Sevgilim (Sinema Filmi)
2016 - Dedemin Fişi (Sinema Filmi)
2015 - Ekşi Elmalar (Sinema Filmi)
2014 - Patron Mutlu Son İstiyor (Sinema Filmi)
2013 - Kelebeğin Rüyası (Sinema Filmi)
2012 - Bağbozumu (Sinema Filmi)
2009 - Neşeli Hayat (Sinema Filmi)
2005 - Organize İşler (Sinema Filmi)
2003 - Vizontele Tuuba (Sinema Filmi)
2000 - Vizontele (Sinema Filmi)
1995 - Bir Demet Tiyatro (TV Dizisi)
1994 - İnce İnce Yasemince (TV Dizisi)
1993 - Umut Taksi (TV Dizisi)
1993 - Haşlama Taşlama (TV Dizisi)
1986 - Olacak O Kadar (TV Dizisi)

Yönettiği Filmler :
2019 - Organize İşler: Sazan Sarmalı (Sinema Filmi)
2017 - Tatlım Tatlım (Sinema Filmi)
2015 - Ekşi Elmalar (Sinema Filmi)
2013 - Kelebeğin Rüyası (Sinema Filmi)
2009 - Neşeli Hayat (Sinema Filmi)
2008 - 2013 - Çok Güzel Hareketler Bunlar (TV Dizisi)
2006 - Hanım Hanımcık (Video)
2005 - Organize İşler (Sinema Filmi)
2003 - Vizontele Tuuba (Sinema Filmi)
2000 - Vizontele (Sinema Filmi)
1995 - Otogargara (Video)
1994 - Kadınlık Bizde Kalsın(Video)

Tiyatro :
Kanuni Sultan Süleyman Rambo Kadınlık Bizde Kalsın
1993 - Umut Taksi
1995 - Otogargara
1995 - Cebimde Kelimeler
2000 - Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?
2003 - Bana Bir Şeyhler Oluyor
2004 - Haybeden Gerçeküstü Aşk
2008 - Çok Güzel Hareketler Bunlar
2013 - Hanımhanımcık
2016 - Münaşaka - Beşiktaş Kültür Merkezi

Kitapları :
Feriştah'ın Fentezileri (Bir Demet Tiyatro Dizisi Diyalogları)
Cebimde Kelimeler (Oyun)
Otogargara (Oyun)
Hijyenik Aşklar (Kısa güldürü hikâyeleri)
Anladım (Şiir)
Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar (Diyaloglar - Sonradan Haybeden Gerçeküstü Aşk adıyla oyunlaştırılmıştır.)
Hüzünbaz Sevişmeler (Deneme)
Kadınlık Bizde Kalsın (Oyun)
Kayıp Kentin Yakışıklısı (Şiir)
Laz Bakkal ile Tombalak (Bir Demet Tiyatro Dizisi Diyalogları)
Bana Bir Şeyhler Oluyor (Oyun)
Sahiler Düş Düşler Sahi (Şiir)

Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak

her şey yapılabilir 
bir beyaz kağıtla 
uçak örneğin uçurtma mesela 
altına konulabilir 
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için 
sallanan bir masanın 
veya şiir yazılabilir 
süresi ötekilerden kısa 
bir ömür üzerine. 

bir beyaz kağıda 
her şey yazılabilir 
senin dışında 
güzelliğine benzetme bulmak zor 
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan 
her şeyden 
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor 
belki tabiattadır çaresi 
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin 
ve benim 
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim 
anlarım bitkiden filan 
ama anlatamam 
toprağın güneşle konuşmasını 
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla 

sen bana ışık ver yeter 
bende filiz çok 
köklerim içimde gizlidir 
gelen giden açan soran bere budak yok 
bir şiir istersin 
“içinde benzetmeler olan” 
kusura bakma sevgilim 
heybemde sana benzeyecek kadar 
güzel bir şey yok 

uzun bir yoldan gelen 
tedariksiz katıksız bir yolcuyum 
yaralı yarasız sevdalardan geçtim 
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu 
her şeyi anlattım 
olan olmayan acıtan sancıtan 
bilsem ki sana varmak içindi 
bütün mola sancıları 
bütün stabilize arkadaşlıklar 
daha hızlı koşardım 
severadım gelirdim 
gözlerinin mercan maviliğine 

sana bakmak 
suya bakmaktır 
sana bakmak 
bir mucizeyi anlamaktır 

sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır 
aşk sorgusunda şahanem 
yalnız kelepçeler sanıktır 
ne yazsam olmuyor 
çünkü bilenler hatırlar 
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar 
bahçıvanlar değil tüccarlardır 
sen öyle göz 
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı 
sen teninde cennet kayganlığı iken 
sana şiir yazmak ahmaklıktır 

bir tek söz kalır 
dişlerimin arasından 
ben sana gülüm derim 
gülün ömrü uzamaya başlar 

verdiğim bütün sözler 
sende kalsın isterim 
ben sana gülüm derim 
gül sana benzediği için ölümsüz 
yazdığım bütün şiirler 
sana başlayan bir kitap için önsöz 

sana bakmak 
bir beyaz kağıda bakmaktır 
her şey olmaya hazır 
sana bakmak 
suya bakmaktır 
gördüğün suretten utanmak 
sana bakmak 
bütün rastlantıları reddedip 
bir mucizeyi anlamaktır 
sana bakmak 
Allah’a inanmaktır

Yaşayabilme İhtimali

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim