Mikroteknik Dersi LSD İlacı Robert Hoffman

 Not: Bu ödev yalnızca Tıp Fakültesinde sunum için hazırlanmıştır.




ilk kez humphry osmond adlı bir psikiyatrist tarafından kullanılarak psikiyatride de yerini almış uçuk bir kavramdır..

eski yunanca'da "psuke"* (ruh) ve "delos" (göze görünen) kelimelerinden oluşmuştur..

hikayesi 1966-69 yılları arasında 
san francisco'da; binlerce "genciz biz delikanlı aktif dinamik heyecanlı" diyen amerikan gençliği tarafından yazılıyor tarih sayfalarına...

1966'da, amerikan değerlerini 
protesto etmek üzere gayet büyük bir grup genç insan san francisco'nun işçi semti haight ashbury'ye yerleşiyor ütopik bir sistem kurmak sevdasıyla... o zamana kadar 700 nüfuslu belde amerika'nın dört bir yanından gelen 10 bin kişilik gençlerle oluyor mu size koskocaman bir "sosyolojik laboratuar"...

özellikle döneme damgasını vuran vietnam savaşı'nın birleştirdiği bi devasa gençlik güruhu; 
siyasetten müziğe, edebiyattan modaya kadar çeşitli alanlarda marjinaleğilimlere öncülük ediyorr, "karşı kültür" diye adlandırdıkları yeni bir felsefenin ebeveyni oluyorlar...

efendim bu yeni felsefeye uygun olarak 
aşk sözleri yerini politik mısralara, melodik notalar ise ritmik tınılara bırakmış şarkılarla bezenmiş konserler, happeningler ve şiir okuma partilerinin devamlılığı hippi kavramının da doğumuna annelik eder...

tabi ki bu protestocu amerikan gençliğinin en önemli özelliği lsd kullanmaları...

algılama düzeninde bozulma ve sapma yaratan bu uyuşturucuların, özellikle o dönemde psikedelik müziğin mabedi haline gelen fillmore*'daki konserlerde kullanılan rengarenk ışık şovlarının da pekiştirici yan desteğiyle beyinde yarattığı görsel ve işitsel etkiler tabi ki ister istemez yaptıkları sanatsal üretime yansımaya başlar... buna algılama problemi mi yoksa algılama başarısı mı demek lazım bilemiyorum...

işte günümüzde tüm dünyada yerini almış psikedelik
* kavramı böyle doğar and they lived happily ever after...

lakin bu hikayede gökten 3 elma düşmemiş... lsd'nin algılamada yarattığı distorsiyondan mütevellit, hikayenin sonu da uçuk olur ve yerden 3 
elma göğe çilk kez humphry osmond adlı bir psikiyatrist tarafından kullanılarak psikiyatride de yerini almış uçuk bir kavramdır..

 

eski yunanca'da "psuke"* (ruh) ve "delos" (göze görünen) kelimelerinden oluşmuştur..

 

hikayesi 1966-69 yılları arasında san francisco'da; binlerce "genciz biz delikanlı aktif dinamik heyecanlı" diyen amerikan gençliği tarafından yazılıyor tarih sayfalarına...

 

1966'da, amerikan değerlerini protesto etmek üzere gayet büyük bir grup genç insan san francisco'nun işçi semti haight ashbury'ye yerleşiyor ütopik bir sistem kurmak sevdasıyla... o zamana kadar 700 nüfuslu belde amerika'nın dört bir yanından gelen 10 bin kişilik gençlerle oluyor mu size koskocaman bir "sosyolojik laboratuar"...

 

özellikle döneme damgasını vuran vietnam savaşı'nın birleştirdiği bi devasa gençlik güruhu; siyasetten müziğe, edebiyattan modaya kadar çeşitli alanlarda marjinaleğilimlere öncülük ediyorr, "karşı kültür" diye adlandırdıkları yeni bir felsefenin ebeveyni oluyorlar...

 

efendim bu yeni felsefeye uygun olarak aşk sözleri yerini politik mısralara, melodik notalar ise ritmik tınılara bırakmış şarkılarla bezenmiş konserler, happeningler ve şiir okuma partilerinin devamlılığı hippi kavramının da doğumuna annelik eder...

 

tabi ki bu protestocu amerikan gençliğinin en önemli özelliği lsd kullanmaları...

 

algılama düzeninde bozulma ve sapma yaratan bu uyuşturucuların, özellikle o dönemde psikedelik müziğin mabedi haline gelen fillmore*'daki konserlerde kullanılan rengarenk ışık şovlarının da pekiştirici yan desteğiyle beyinde yarattığı görsel ve işitsel etkiler tabi ki ister istemez yaptıkları sanatsal üretime yansımaya başlar... buna algılama problemi mi yoksa algılama başarısı mı demek lazım bilemiyorum...

 

işte günümüzde tüm dünyada yerini almış psikedelik* kavramı böyle doğar and they lived happily ever after...

 

lakin bu hikayede gökten 3 elma düşmemiş... lsd'nin algılamada yarattığı distorsiyondan mütevellit, hikayenin sonu da uçuk olur ve yerden 3 elma göğe çıkar...ıkar...

 

Psikedelik veya saykodelik ilaçlar, beyinde serotonin reseptörlerini aktive ederek çeşitli bilinç bulanıklıklarına ve halüsinojenik etkilere sebep olan ilaç grupları olarak tanımlanır. Çoğu psikedelik kimyasal, günümüzde terapötik amaçla kullanılmasa da, çalışma mekanizması ve geçmişte kullanım amacı bakımından halen ilaç kategorisinde sınıflandırılmaktadır.

Psikedelik ilaç grubu, farmakolojide stimülatörler (çeşitli reseptörleri uyaran kimyasallar) ve opioidlerden (güçlü analjezik etkiye sahip morfin benzeri kimyasallar) farklı olarak, sıradan bilinçli deneyimleri farklılaştırma özelliğine sahiptir. Stimülatörler, çeşitli vücut fonksiyonlarında performansı artırma özelliğinde kimyasallardır.

Opioidler ise öncelikli amacı analjezik etki olmak üzere, aynı zamanda öforik etkiye (zevk ve heyecanın yoğun hissedilme durumu) de sahip olmasından dolayı kontrollü kullanılan bir ilaç grubudur. Bunlara rağmen psikedelik ilaç grubunda transa geçiş, dini huşu, rüya görme ve hatta ölüme yakın deneyim gibi normal sayılmayacak etkiler gözlenir.

 

 

 

 

 

Liserjik asit dietilamid, kısaca LSD ya da LSD-25, veya halk arasında bilinen ismi ile asit, yarısentetik psikoaktif bir halüsinojendir.. İlk olarak 1936-1943 yılları arasında Albert Hoffman tarafından çavdar mahmuzunda bulunan ergotaminden sentezlenmiştir. Günümüzde ve tarih boyunca genellikle keyif verici olarak veya ruhani amaçlar için kullanılmıştır. 1960'ların karşı kültüründeki yeri sebebiyle çok yaygın olarak bilinir.

 

Açık ve kapalı göz halüsinasyonları, değişen boyutsal zaman algısı, sinestezi etkisi, ruhani deneyimler ve değişen düşünce süreci gibi psikedelik etkileri vardır. Ayrıca göz bebeklerinin büyümesi, taşikardi, yüksek tansiyon ve vücut ısısının artması, terleme, iştah kaybı, ağız kuruması gibi fiziksel etkilere neden olur. Bilim ve tıp dünyasının görüşüne göre bağımlılık yapma potansiyeline sahip değildir.[1]

 

Ön beyinde 5-HT2A ve diğer alakalı reseptörlerinin doğrudan agonistidir ve bu serotonejenik etkiye yol açar.[2] D2 resptörlerinde de benzer etileri olması LSD'nin aynı zamanda dopaminerjik özelliklerine sebep olur.[3] LSD; oksijen, morötesi ışık ve çözelti içinde klora karşı duyarlıdır ve ışık ve nemden uzak tutulursa uzun yıllar dayanabilir. Saf haliyle kokusuz, renksiz ve hafif acı bir tada sahip kristal yapılı bir moleküldür.

 

LSD yaygın olarak emici kurutma kağıdı, jel tabletler, şeker küpü veya jelatin üzerine dökülerek satılır ve dil altı veya ağız yoluyla alınır. Eşik dozu 20-30 mikrogram olan LSD'nin, alınan doza göre bakıldığında en güçlü halüsinasyon gördüren maddelerden biri olduğu kabul edilmektedir. Halüsinasyon gördüren mantarlardan 100 kat, Meskalin'den 4000 kat daha güçlüdür.[4] Ancak LSD çok düşük dozlarda, bu maddeler ise LSD'ye kıyasla çok daha yüksek dozlarda alındıklarından ötürü etkileri birbirlerine benzerdir.

 

LSD dünyanın çoğu ülkesinde yasaklı bir maddedir, ancak denetleyici yasalar ülkeden ülkeye farklılıklar gösterir. Aynı zamanda LSD'nin tıbbi kullanımı bazı ülkelerde yasal olup, madde hakkında bilimsel araştırmaların yürütülmesine karşı çoğu ülkede engeller de yoktur.[5]

 

Albert Hofmann LSD'yi ilk defa 16 Kasım 1938 tarihinde tesadüfen sentezler. Hoffman 1943 yılında, LSD’nin fizyolojik ve ruhsal etkilerini kendi üzerinde denemiş ve gözlemlerini "My Problem Child" adlı kitabına yazmıştır.

 

« 19 Nisan 1943 Pazartesi günü saat 16.00’da Lysergic Acid Diethylamide Tartarat’ın %0,5 santimetre küp 0,25 miligram LSD içeren tatsız, yavan sıvıyı içtim. Saat 17.00’da baş dönmesi, endişe, kaygı ve tedirginlik başladı. Görmem bozuldu, düşüncelerim dağıldı, içimden gülme isteği geliyor, anlamlı konuşmak için büyük çaba sarf ediyorum, görme alanım sanki karşımda, eşyaların biçimi değişiyor, çevremi lunaparklarda olduğu gibi olağanüstü görüyorum. Bir süre sonra bunların hepsi geçti. Bütün bunları hatırlıyorum, baş dönmesi, görme bozuklukları, çevredeki eşyaların acayip gülünç ve kaba şekilleri... Renkli yüzler belirdi. Belirli bir tedirginlik vardı. Aralıklı olarak başımın, ayaklarımın ve bütün gövdemin ağırlığını duyuyorum, sanki madenle doldurulmuş gibi. Ayaklarda kramplar oluyor... Ellerde soğukluk ve sanki eriyip gidiyormuş gibi bir duygu var. Ağzımda maden tadında bir kuruluk, boğazda sıkışma, korku ve endişe, bilinçte bulanıklık... Bu arada içinde bulunduğun koşullarla gerçek arasında ayrım güçlüğünden doğan bir karışıklık. LSD’yi aldıktan altı saat sonra eski durumuma döndüm. Ancak ufak tefek görme bozuklukları kaldı. Her şey sallanıyor, eşyaların boyutları değişiyor. Sanki onların dalgalanan sudaki yansımasını izliyorum. Üstelik bütün eşyalar hoş olmayan görünümler kazanıyor. Renkler durmadan değişiyor. Yeşil ve mavi renkler üstünlük kazanıyor. Gözlerimi kapayınca fantastik, gerçekdışı biçimler görüyorum. Dikkati çeken bir nokta bütün seslerin gözüme yansıması ve türlü biçimlere dönüşmesi... Her ses, renk bir sanrıya (gerçekte olmayan olguları var gibi algılamak) dönüşüyor. Bunlar renk ve gölge olarak sürekli değişiyor. LSD’yi aldıktan sekiz, on saat sonra şiddetli bir uyku bastırdı. Ertesi gün biraz yorgun kalktım. »

(Albert Hoffman 1943)

1947 yılında Santos Laboratuvarları tarafından Delysid adıyla çeşitli psikiyatrik kullanım amaçlarıyla piyasaya sürülmüş bir ilaçtır. LSD hızlı bir şekilde umut veren bir tedavi ajanı olarak görüldü. CIA, 1950'lerde LSD'yi kimyasal silah ve akıl kontrolü için uygulanabilir olduğunu düşündü ve MKULTRA araştırma programı kapsamında genç askerler ve öğrenciler üzerinde denendi. Sonrasında 1960'larda Batı dünyasındaki genç neslin eğlence amacıyla ilacı kullanması politik tartışmalara yol açtı ve sonrasında ilaç yasaklandı. Halen kimi kurumlar LSD ve benzeri uyuşturucuların tıbbî ve ruhanî kullanımı için yapılacak araştırmalar için fon ayırmakta, teşvikte bulunmakta ve koordine etmektedir.

 

Formlar

LSD genellikle dil altına koymak sureti ile veya ağız yoluyla tüketilir. Elde edilen LSD örneklerinin kuvvetleri doz başı yirmi ile seksen mikro gram arasında değişiklik göstermektedir. 1 gram LSD yaklaşık 10.000 adet yüksek dozlu ürün üretmek için yeterlidir. Bir toplu iğne başı kadar LSD; kullanan şahsın kendisinden geçmesini sağlaması için yeterlidir.

 

Bazen mikrodot adı verilen tabletler veya windowpane lakaplı jelatin formlarında bulunsa da,[6] LSD genellikle “kâğıt parça asit” (İngilizce: blotter) olarak satılmaktadır. LSD'nin bu formu renkli, parlak ve üzerinde çoğu zaman desenler veya resimler bulunan kâğıt tabakalarına emdirilmiş olarak bulunur.[6] Sıvı olarak jelibon veya şekerlere de damlatılabilir. Son zamanlarda bant ya da çıkartma benzeri parçaların da işlendiği ortaya çıkmıştır, vücuda yapıştırılan bant LSD'nin vücut ısısı etkisiyle kana karışması sonucu etkisini gösterir. LSD’nin sokaktaki veya zamana göre değişik formlarını tanımlamak amacıyla her dozda ve tabakada değişik tasarımlar olduğu görülmüştür. 1969'dan beri yaklaşık 200 farklı LSD tableti, 1975'den beri ise 300'ü aşkın farklı kağıt tasarımı bulunmuştur.[6]

 

 

İki doz LSD emdirilmiş kağıt ve kibrit

 

 

 

LSD kağıtları üzerlerinde desenler içerir

 

 

 

LSD emdirilmiş kağıtta Albert Hofmann tasviri

 

 

 

LSD, mikrodot adı verilen tablet formunda da bulunur

 

Etkiler

 

LSD'nin yol açabileceği olası fiziksel etkiler

LSD'nin etkileri, alınmasını izleyen 20-60 dakika içinde başlar ve 6-12 saat sürebilir. Etkiler, doz seviyesine, yaşa, vücut ağırlığına, maddeye karşı toleransa ve alan kişinin içinde bulunduğu çevre ve duygu durumuna göre çok değişken olabilir.[7]

 

Fiziksel etkiler

Gözlemlenebilen fiziksel etkiler; göz bebeklerinin büyümesi, kalp atışındaki artış, kan basıncının ve vücut ısısının artması, terleme, iştah kaybı, uyku, ağız kuruması ve titreme olarak belirtilebilir. Ayrıca beyinde serotonin hormonunun salınımına sebep olduğundan dolayı serotonin hormonları kaslara etki eder ve bunun sonucu kullanıcılar etkisindeyken çene kaslarının aşırı kasılması sonucu ağızlarını sıkı tutarlar, diğer vücut kaslarında uyuşukluk da görülür.

 

Duyusal etkiler

Kullanıcılar sıkça yoğun renkler, bozulmuş şekiller ve ölçüler, ve eşyaların hareket ettiklerinin görüldüğünü belirtmişlerdir. Seslerin bozulması ve yer ve zaman algılamadaki değişimlerde belirtilen ortak tecrübelerdir.[8] Yüksek dozlarda sinestezi olarak bilinen, bir duyunun uyarımının otomatik olarak başka bir duyu algısını tetiklemesi gözlemlenebilir. Albert Hofmann'ın da aralarında bulunduğu bazı kullanıcılar ağızlarında metalik bir tat hissettiklerini de not etmiştir.[9]

 

Psikolojik etkiler

LSD'nin en önemli etkilerinden bir, halk arasında trip olarak da adlandırılan görsel halüsinasyonlara ve yanılsamalara yol açması, algılama yapısını değiştirmesi ve kullanan kişiyi gerçeklikten uzaklaştırmasıdır.[10] Buna rağmen psikolojik etkiler ve hissedilen duygular büyük oranda alınan doz ile beynin bu halisünasyon ve duyusal değişiklilere verdiği tepki ile alakalıdır. İyi geçen deneyimler keyif verici ve uyarıcı etkilere sahip olup, kullanan kişide, yükselme veya süzülme hissi, neşe ve öfori, açık bir zihne veya süper güçlere sahip olduğu inancı ve kendini tutmanın azalması gibi durumların oluşmasına neden olabilir.[10] Kötü deneyimler ise bad trip olarak adlandırılır ve umutsuzluk, paranoya, tedirginlik ve endişe, zarar verme isteği gibi etkilere yol açabilir.

 

Riskler

 

LSD'nin bağımlılık düzeyi

Şimdiye kadar aşırı doz kullanımından herhangi bir ölüm rapor edilmemiş olmakla beraber, kullanıcılara LSD olarak 25-i NBOMe verilmesi sonucu ölümler olmuştur. Aynı zamanda maddenin bağımlılık yapmadığı görüşü tıp dünyasında hakimdir. LSD maddesinin esas riskleri çoğunlukla psikolojik ve kısa sürelidir.

 

Bad trip

Bad trip olarak da adlandırılan akut negatif tecrübeler LSD kullanımı ile anılan en belirgin risklerden biridir. Bad trip, ilk kez kullananlarda veya deneyimli kullanıcılarda görülebilir, ancak ne zaman oluşacağını kestirmek mümkün değildir.[10] Özellikle uygun olmayan mekanlarda doz ayarlamasının yanlış yapılması sonucu yaşanabilir. Yabancı, yoğun veya karışık ortamlarda tetiklenmesi daha sık görülür. Hoş olmayan ve korkunç tecrübeler daha çok kullanan kişi zaten tedirgin veya melankolik ise yaşanmaktadır. Böyle bir kimse paniğe kapılabilir ve paranoya yaşar. LSD merak edilir ve özenilecek etkisi göz önünde bulundurulduğunda kayıtlara geçen kötü deneyimlerin sayısı 1960’lı yılların medya konusu olmasıyla büyük oranda artmıştır. Kötü yolculuk tecrübeleri, medyanın ilgisinin 1960’ların sonuna doğru gittikçe azalmasıyla beraber düşmüştür. Diğer yandan 1970’li yıllarda LSD kullananların sayısı artmaya devam etmiştir.

 

Akıl sağlığı

LSD kullanımı çoğu zaman önceden tahmin edilemeyen bazı akıl sağlığı riskleri ile beraber anılmaktadır. Klinik araştırmalar incelendiğinde, LSD'nin kronik problemsel etkileri yaşandığı takdirde, çoğunlukla zaten var olan, madde alımından önce de mevcut psikolojik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Örneğin ailesinde şizofreniye yatkınlığı olan kullanıcılarda psikoza girme olsılığı LSD kullanımı ile artarken, sağlıklı bireylerde böyle bir bağlantı bulunmamaktadır.[11]

 

Nadir de olsa bir LSD fenomeni olan “flashback” (geriye dönüş) ciddi negatif sonuçlar yaratabilir. Bu durumu yaşayan kişilerde LSD'nin etkilerinin geçmesinden çok sonra bile LSD kulandıkları zaman yaşadıkları deneyimleri yeniden hatırlama ve yaşama gözlemlenir. Bu durum için “halüsinasyonların sebep olduğu algılama bozukluğu” adlı bir hastalık terimi geliştirilmiştir ve üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar devam etmektedir.[12] Ayrıca LSD etkisi altındaki bireylerin telkinlere çok daha ittiatkar cevap verdikleri ve kendilerine sunulan ifadeleri daha kolay kabul ettikleri gözlemlenmiştir.[13]

 

Yasal durum

Birleşmiş Milletler'in 1971'de kabul ettiği Psikotrop Maddeler Sözleşmesi, sözleşmeyi imzalayan tarafların LSD'yi yasaklamasını şart koşmuştur. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Yeni Zelanda ve Avrupa'nın çoğu dahil olmak üzere sözleşmeye taraf olan tüm ülkelerde yasa dışıdır. LSD ile yapılan tıbbi ve bilimsel araştırmalara ise 1971 BM Sözleşmesi kapsamında izin verilmiştir.[5]

 

Ancak, bu yasaların uygulanması ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Örneğin LSD kişisel tüketim için Meksika gibi ülkelerde yasadışı olmasına rağmen suç olmaktan çıkartılmışken,[14] Çekya gibi ülkelerde LSD bulundurmanın cezası araba yanlış park edildiğinde alınan ceza ile eşdeğer yaptırımlara sahiptir.[15] ABD ve bazı diğer Batı ülkelerinde daha ağır cezalar bulunmaktadır.

 

LSD, belirli ruhsal bozukluklar; özellikle de şizofreniye sahip olan insanların kendileri ve diğerleri arasında ayrım yapmasını, günlük zihinsel görevlerini ve sosyal etkileşimlerini bozabilir. Bu bağlamda Zürih’teki Üniversite Psikiyatri Hastanesinde bulunan araştırmacılar, LSD’nin insanların algısını nasıl değiştirdiğini inceleyerek, şizofreni hastalığını tedavi etmek için deneysel ilaçlara yönelik hedefler bulmayı amaçladılar.

 

https://www.webtekno.com/bilim-insanlari-lsd-nin-insan-vucuduna-etkisini-arastirdilar-h42709.html

 

Çoğu insan LSD’yi (liserjik asit dietilamid) düşündüğünde aklına Woodstock’ta halüsinasyon halindeki hippiler gelir. Ancak ilacın orijinal kullanımı psikoterapötiktir. 1960’lı yılların başında araştırmacılar, LSD’nin ileri dereceki kanser hastalarında depresyonu, anksiyeteyi ve ağrıyı azalttığını ortaya koydular. Son zamanlarda ise ilacın faydalarına olan ilginin arttığı görüldü.

 

2014 yılında, İsviçreli psikiyatr Peter Gasser, LSD’nin ağır anksiyete bozukluğunun sebep olduğu semptomları hafifletebileceğini gösteren bir çalışmanın sonuçlarını yayınladı. Yine 2016 yılında Imperial College London‘da yapılan bir çalışmaya göre, LSD’nin uzun dönemde iyimserliği ve açıklığı (openness) arttırabileceği gösterildi.

 

Başarısız ilaç durumu

İlk çalışma Zürih Üniversitesi'ndeydiHofmann sentezlenmiş alkaloid özellikleri. Anlaşıldığı üzere, aşırı derecede düşük toksisiteye sahipti, yani bir insan aşırı dozundan neredeyse ölmedi. (İkincisi modern istatistiklerle teyit edilir: varlığının 70 yılı boyunca, bu gibi durumlar kaydedilmemiştir). Bilim adamları tarafından belirlenen ölümcül LSD dozu, sadece kozmik olduğu ortaya çıktı, normalden yüzlerce kat daha fazlaydı.

 

LSD'nin vücut üzerindeki etkisinin 1 / 3'den yarım güne kadar devam ettiği belirlenmiştir. Uygulamadan üç gün sonra, madde vücuttan tamamen çıkarıldı ve varlığı izleri tespit edilmedi.

 

Advertisement

 

Araştırmacılar bu ağır ilacın kişinin ona alışmasına neden olmadığını ve sağlığını etkilemediğini fark etti. Ayrıca çılgınlığı kışkırtmadı.

 

Yukarıdakilerin ışığında, neredeyse iki içinon yıllardır (1960'ların sonuna kadar) LSD yasaklanmamıştı. 60'larda, bilim adamları yardımlarıyla alkolizm, kronik depresyon tedavi etmeye çalıştı. Bu amaçla, bir alkaloid özelliği, katarza yakın güçlü duygusal reaksiyonlara neden olmak için kullanılmıştır.

 

SSCB'de LSD

Sovyetler Birliği'nde boom asit geldiYeniden yapılanma. Bu ilacın eylemi sanatsal bohemia iki temsilcisi tarafından yaşandı: Barry Alebasov ve Boris Grebenshchikov. "Akvaryum" grubunun liderinin açıkça "puslu" bir şarkı yarattığı "Mavi Gökyüzünün Altında, bir Altın Şehir var ..." diye bir tesadüf değil. Buradaki dinleyiciler, içindeki görüntülerin rengarenkliğinden etkileniyor.

 

 

 

 

 

 Sunum


Be First to Post Comment !
Yorum Gönder