Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması, gereksiz unsurlar taşımaması, çelişkili anlatımlardan uzak olması ve dil bilgisi açısından doğru olması gerekir. Cümlelerimiz bu özellikleri taşımadığında, anlatım bakımından bozuk olur; iletişim tam olarak gerçekleşmez.
Anlatım bozuklukları, anlamsal (anlama dayalı) bozukluklar ve yapısal (yapıya dayalı) bozukluklar olmak üzere iki temel başlıkta incelenir.
1. Anlamsal (Anlama Dayalı) Anlatım Bozuklukları
1.1. Gereksiz Sözcük Kullanılması
İyi ve sağlam bir cümlede gereksiz sözcük bulunmaz. Cümlede gereksiz sözcüğün kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlede düşüncenin belirtilmesinde belli bir görevi olmayan sözcükler gereksizdir. Bu tür sözcükler, cümleden çıkarılmalıdır. Bunu şöyle yapabiliriz:
Bir sözcük cümleden çıkarıldığında, cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma, daralma olmuyorsa, o sözcük gereksizdir. Çıkarıldığında cümlenin anlamı ve anlatımı bozuluyorsa, o sözcük gereklidir.
Gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozuklukları, eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması ve anlamca birbirini kapsayan kelimelerin bir arada kullanılması olmak üzere iki şekilde oluşur:
1.1.1. Eş Anlamlı Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması
Bu tür anlatım bozuklukları aynı anlama gelen sözcüklerin veya söz gruplarının aynı cümle içerisinde kullanılmasıyla oluşur.
Anlatım Bozuklukları
1. Anlamsal Bozukluklar 2. Yapısal Bozukluklar
Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması, gereksiz unsurlar taşımaması, çelişkili anlatımlardan uzak olması ve dil bilgisi açısından doğru olması gerekir. Cümlelerimiz bu özellikleri taşımadığında, anlatım bakımından bozuk olur; iletişim tam olarak gerçekleşmez.
Anlatım bozuklukları, anlamsal (anlama dayalı) bozukluklar ve yapısal (yapıya dayalı) bozukluklar olmak üzere iki temel başlıkta incelenir.
1. Anlamsal (Anlama Dayalı) Anlatım Bozuklukları
1.1. Gereksiz Sözcük Kullanılması
İyi ve sağlam bir cümlede gereksiz sözcük bulunmaz. Cümlede gereksiz sözcüğün kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlede düşüncenin belirtilmesinde belli bir görevi olmayan sözcükler gereksizdir. Bu tür sözcükler, cümleden çıkarılmalıdır. Bunu şöyle yapabiliriz:
Bir sözcük cümleden çıkarıldığında, cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma, daralma olmuyorsa, o sözcük gereksizdir. Çıkarıldığında cümlenin anlamı ve anlatımı bozuluyorsa, o sözcük gereklidir.
Gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozuklukları, eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması ve anlamca birbirini kapsayan kelimelerin bir arada kullanılması olmak üzere iki şekilde oluşur:
1.1.1. Eş Anlamlı Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması
Bu tür anlatım bozuklukları aynı anlama gelen sözcüklerin veya söz gruplarının aynı cümle içerisinde kullanılmasıyla oluşur.
cümlesinde “bari” ve “hiç olmazsa” sözcükleri aynı anlama gelmektedir. Bu iki sözcük de aynı anlama geldiğine göre, cümlede ikisinin bulunmasına gerek yoktur. Demek ki biri gereksiz kullanılmıştır. Bu durumda cümleyi “Bari sen yanımızda kal.” ya da “Hiç olmazsa sen yanımızda kal.” şeklinde kurabiliriz.
» Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı henüz.
cümlesinde “hâlâ” ve “henüz” sözcükleri eş anlamlıdır. İki sözcük de “şimdiye kadar” anlamındadır, iki sözcük de aynı anlamı karşıladığına göre, biri gereksizdir, çıkardığımızda cümlenin anlamında bir daralma olmaz. O hâlde cümleyi iki şekilde oluşturabiliriz:
“Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı.”
“Yetkililer bir açıklama yapmadı henüz.”
» Hükümet bu kanunu Meclis’ten aynen, olduğu gibi geçirmek istiyordu.
cümlesinde “aynen” ve “olduğu gibi” sözleri anlamca aynıdır. İki sözcük de “değiştirmeden, değişiklik yapmadan” anlamındadır. Cümlede bozukluğu gidermek için bu iki sözcükten birini çıkarırız:
“Hükûmet bu kanunu Meclis’ten olduğu gibi geçirmek istiyor.”
“Hükûmet bu kanunu Meclis’ten aynen geçirmek istiyor.”
» Çocuk, az kalsın, neredeyse merdivenden düşecekti.
cümlesinde “az kalsın” sözcüğü de “neredeyse” sözcüğü de aynı anlama gelmektedir: Bir işin olması, gerçekleşmesi çok yakınken olmaması. İyi bir cümlede aynı anlama gelen sözcükler kullanılmamalı, kuralından hareketle bu iki sözcükten birini çıkarırız:
“Çocuk, az kalsın merdivenden düşecekti.”
“Çocuk, neredeyse merdivenden düşecekti.”
Anlamca Birbirini Kapsayan (İçeren) Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması
Bazen cümlede aynı anlama gelen sözcükler kullanılmaz. Anlamca birbirini kapsayan sözcükler kullanılabilir. Bir sözcüğün ifade ettiği anlam, diğer sözcük içinde olduğundan, bu tür ifadeler de anlatım bozukluğuna yol açar.
cümlesinde böyle bir kullanım söz konusudur. “Hemen” ile “çözüverdi” sözcükleri eş anlamlı değildir. Ancak “çözüverdi” eyleminde “tezlik, hemen yapma” anlamı vardır. Eylemde bu anlam olduğuna göre cümlede tekrar “hemen” sözcüğünün kullanılmasına gerek yoktur: “Kardeşim soruları çözüverdi.”
» Okula her gün iki kilometre yaya yürüyerek giderdi.
cümlesinde “yaya” ve “yürüyerek” sözcüklerinin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü “yürümek” sözcüğünde “yaya” anlamı zaten vardır. Öyleyse cümleyi şöyle söyleyebiliriz: “Okula her gün iki kilometre yürüyerek giderdi.”
» Almanya’daki arkadaşımla karşılıklı mektuplaşırız.
cümlesinde anlatım bozukluğu vardır. Burada “karşılıklı” sözcüğü gereksiz kullanılmıştır. Çünkü “mektuplaşmak” eylemi zaten “karşılıklı” yapılır. Bu sözcükte “karşılıklı” anlamı olduğuna göre aynı sözcüğü cümlede tekrar etmek yanlıştır: “Almanya’daki arkadaşımla mektuplaşırız.”
1.2. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması
İyi bir cümle, karşıladığı yargıyı tam olarak anlatmalıdır. Yani cümleden bir anlam çıkarılmalıdır. Böyle olmaz da cümle çeşitli anlamlara gelirse; hem öyle bir anlam, hem böyle bir anlam çıkarsa ve birden çok yoruma yol açarsa, o cümlede çelişkili anlatım söz konusudur. İyi bir cümle açık olmalıdır. Cümledeki açıklık ise anlamın kolayca anlaşılır olması demektir. Anlamca birbiri ile uyuşmayan sözcüklerin bir arada kullanılması, cümlede çelişkili ifadenin doğmasına neden olur.
cümlesinde çelişkili bir anlatım söz konusudur. Bu cümlede “tam” ve “üç yıla yakın bir zaman” sözleri çelişkili anlatıma yol açmıştır. Cümlenin doğru kullanımı şöyle olmalıdır: “Üç yıla yakın bir zaman, insanlık dramı yaşandı burada.”
» Elbette Selim de ağabeyleri ile gitmiş olabilir.
cümlesinde “gitmiştir” mi, yoksa “gitmiş olabilir” mi anlatılmak isteniyor. Yani cümlede ya kesinlik ya da ihtimal anlamı olmalıdır. Cümlede ikisi de olduğundan çelişkili anlatım söz konusu. Bu cümle iki şekilde düzeltilebilir: “Elbette Selim de ağabeyleri ile gitmiştir.” “Selim de ağabeyleri ile gitmiş olabilir.”
1.3. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması
Sözcüklerin karşıladığı anlam iyi bilinmelidir. Bu olmazsa, anlatmak istediğimiz düşünce ile ortaya çıkan düşünce farklı olur. Bu nedenle konuşurken ya da yazarken, düşüncelerimizi tam ifade edecek sözcükleri kullanmalıyız. Aksi hâlde düşüncelerimizi iyi anlatamayız, hatta sözümüz yanlış anlaşılabilir.
cümlesinde “kuraklık” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. Çünkü bu sözcük “toprak için nemi olmayan, çorak” anlamında kullanılır. Cümlede ise topraktan değil, gölden söz edilmiş. Öyleyse göllerde suyun çekilmesi söz konusu olabilir. Bu da “kuruma” sözcüğü ile anlatılabilir. Bu durumda cümlenin doğru şekli şöyle olacaktır: “Türkiye’de birçok göl kuruma tehlikesi yaşıyor.”
» Öğretmen, konuyu en ayrımına kadar anlatmıştı.
cümlesinde “ayrım” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. “Ayrım” sözcüğünde “başkalık, fark” anlamı vardır. Cümlede anlatılmak istenen bu anlam değildir. Konunun detaylarının da anlatıldığı anlamı verilmek isteniyor cümlede. Bu anlam “ayrıntı” sözcüğü ile sağlanabilir. Demek ki “ayrıntı” sözcüğü yerine “ayrım” sözcüğü kullanılarak yanlışlık yapılmıştır: “Öğretmen konuyu en ayrıntısına kadar anlattı.”
» Yaş geliştikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”
cümlesinde “gelişmek” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü yaş gelişmez, ilerler. Bu nedenle cümlenin doğrusu şu şekilde olmalı: “Yaş ilerledikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”
» Politika konusunda gençleri azımsamak doğru değildir.
cümlesinde “küçümsemek” sözcüğünün yerine “azımsamak” sözcüğü kullanılarak anlatım bozukluğu yapılmıştır. Çünkü “azımsamak “ile” küçümsemek” sözcükleri farklı anlamlar taşımaktadır. “Azımsamak”ta bir şeyi sayıca az bulmak söz konusudur. “Küçümsemek” sözcüğü ise bir şeyin niteliği ile ilgilidir. Bu sözcükte bir şeye değer vermemek, onu küçük görmek anlamı vardır. Cümlenin doğrusu şöyle olacaktır: “Politika konusunda gençleri küçümsemek doğru değildir.”
» Herkes, petrol ücretlerinin yüksekliğinden yakınıyor.
cümlesindeki “ücret” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. Çünkü “ücret” sözcüğünde iş gücünün karşılığı olan para anlamı vardır. Bu sözcük yerine “fiyat” sözcüğü getirilmelidir. Bu, bir şeyin para karşılığı değerini ifade eder: “Herkes, petrol fiyatlarının yüksekliğinden yakınıyor.”
1.4. Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanılması
Cümledeki sözcüklerin yerinde kullanılmaması, söylenmek istenenin karşıtı bir anlamın ortaya çıkmasına ya da cümlenin anlaşılmamasına yol açar.
cümlesinde “yeni” sözcüğü yanlış yerde kullanıldığından cümlenin anlamı da bozulmuştur. Cümlede anlatılmak istenen “okulun yeniliği” değildir. Aslında birinin “okula vardığı sırada” zilin çalması anlatılmak istenmiştir. Öyleyse cümlenin doğru şekli şöyle olmalıdır: “Okula yeni geldim ki ders zili çaldı.”
» Çok sınıfta duran öğrencilerin elbette canı sıkılır.
cümlesinde “çok” sözcüğünün yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümlede “çok” sözcüğü “sınıf” sözcüğünden önce kullanıldığı için sanki öğrenciler değişik sınıflarda bulunmuşlar da onun için sıkılmışlar anlamı çıkmıştır. Halbuki cümlede öğrencilerin bir sınıfta “uzun süre bulunması” anlatılmak istenmiş. Cümlenin doğru şekli şöyle olmalıdır: “Sınıfta çok duran öğrencinin elbette canı sıkılır.”
» Fizik dalında yapılan yarışmada ülkemizi üç üniversiteli genç temsil edecek.
cümlesinde sözcüğün yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümlede “üç” sözcüğü yanlış yerde kullanılmış, bu nedenle yanlış bir anlam oluşmuştur. Cümlede asıl anlatılmak istenen, “üniversiteli üç genç”tir; ancak “üç” sözcüğü yanlış yerde kullanılınca cümleden “üç tane üniversite bitirmiş genç” anlamı çıkıyor. Bu nedenle “üç” sözcüğü “genç” sözcüğünden önce kullanılmalıdır: “Fizik dalında yapılan yarışmada ülkemizi üniversiteli üç genç temsil edecek.”
1.5. Deyimin Yanlış Anlamda Kullanılması
Deyimler, dilin anlatım gücünü ve söyleyiş güzelliğini zenginleştiren unsurlardır. Deyimler, kısa ve özlü sözlerdir.
Deyimlerin kalıplaşmış anlamları vardır ve deyimler bu kalıplaşmış anlamları çerçevesinde kullanılır. Kalıplaşmış belli bir anlamı karşılayan deyimin başka bir anlamda kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar.
cümlesinde “göz yummak” deyimi yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu, “kusurlarını hoş karşılamak, görmezlikten gelmek” anlamında bir deyimdir. Yukarıdaki cümlede ise “kusur” yok, bir kişinin iyilikleri var. Bu nedenle “göz yummak” deyimi yanlış kullanılmıştır: “Onun bize yaptığı iyiliklere minnettar kaldık.”
» Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri zil çalıyordu.
cümlesinde “etekleri zil çalmak” deyiminin yanlış kullanılmasından kaynaklanan bir anlatımn bozukluğu vardır. “Etekleri zil çalmak”, çok sevinmek, işleri yolunda olmak anlamında bir deyimdir. Bu deyimin yerine “etekleri tutuşmak” deyiminin kullanılması gerekir. “Etekleri tutuşmak” çok heyecanlanmak anlamında bir deyimdir. Doğrusu: “Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri tutuştu.”
» Şoför hatalı sollama yapmış, bütün yolcuların canı burnuna gelmişti.
cümlesinde “canı burnuna gelmek” deyiminin yanlış kullanılmasından doğan bir anlatım bozukluğu vardır. Çünkü cümlede büyük bir tehlike ile yüz yüze gelme anlatılmaktadır. Ama bu yanlış bir deyimle ifade edilmiştir. Çünkü “canı burnuna gelmek” deyimi “çekilen sıkıntıların dayanılmaz hâle geldiği durumlar” için kullanılır. Doğrusu: “Şoför hatalı sollama yapmış, bütün yolcuların yüreği ağzına gelmişti.”
1.6. Anlam Belirsizliği
Kişilerden ya da onlarla ilgili durumlardan söz ederken, o kişilerin yerini tutan zamirleri kullanmayız. Bundan dolayı cümlede kişi bakımından bir belirsizlik ortaya çıkar. Anlam belirsizliği dediğimiz bu ifade bozukluğunu gidermek için cümlede sözünü ettiğimiz kişinin yerini tutacak zamiri mutlaka kullanmalıyız.
cümlesinde böyle bir bozukluk vardır. Bu cümlede kişi zamiri kullanılmadığı için “kimin okula gitmediği” tam olarak bilinmiyor: O mu, sen mi? Çünkü cümle;
“Onun okula gitmediğini bugün öğrendim.” ya da
“Senin okula gitmediğini bugün öğrendim.” olabilir. Bu nedenle kişi kavramının net olması için cümleye kişi zamiri mutlaka getirilmelidir.
» Kardeşini okulda göremedim.
cümlesinde de anlam belirsizliği vardır. Bu cümlede kimin kardeşinden söz edildiği belli değildir. Bunu engellemek için kişi zamiri cümleye getirilmelidir:
“Senin kardeşini bugün okulda göremedim.”
“Onun kardeşini bugün okulda göremedim.”
Anlamsal (Anlama Dayalı) Bozukluklar
1. Gereksiz Sözcük Kullanımı
Türkçede bir cümle gereksiz sözcüklerden uzak en sade şekilde kurulmalıdır. Cümlenin bu durumu aynı zamanda duruluk ilkesiyle de ifade edilir. Buna göre bir cümlede gereksiz sözcüğün kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmaktadır.
Eğer bir sözcük cümle içinden atıldığında anlamda herhangi bir daralma ya da eksikliğe yol açmıyorsa gereksiz kullanılmıştır. Türkçede gereksiz sözcüğün cümle içinde kullanılması iki sebepten olabilmektedir:
* Eş anlamlı sözcüklerin cümle içinde kullanılması
* Sözcüğün anlamının başka sözcükte ya da ekte bulunması
Örnek
- Yanındaki arkadaşına alçak sesle bir şeyler fısıldadı.
- Daha bu ödevi henüz bitiremedim.
- Galiba beklediği haber ona ulaşmayabilir.
- Dersin sonuna kadar karşılıklı olarak arkadaşıyla gülüştü.
2. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması
İyi bir cümle anlatmak istediği düşünceyi tam olarak yansıtabilmelidir. Cümle okuyucunun ya da dinleyicinin kafasında tam olarak canlanabilmeli, onların kafasında bir karışıklığa yol açmamalıdır. Cümle içinde anlam olarak çelişen kelimelerin kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. Bu tür anlatım bozukluklarında genellikle bir kesinlik bildiren sözcük kullanıldıktan sonra ihtimal bildiren bir sözcük ya da ek kullanılır.
Örnek
- Bu hafta kesinlikle yağmur yağabilir.
- Tam otuz yıl önce kadar şirketinin batması sonrasında bunalıma girmişti.
- Eminim bunu gördükten sonra, galiba kızardı.
- Hiç şüphesiz şarkı söyleyebilir.
3. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması
Eğer bir sözcük cümle içerisinde anlamına uygun bir şekilde kullanılmazsa anlatım bozukluğuna yol açar. Sözcüğün anlamının doğru bir şekilde bilinmemesinden kaynaklanan bu anlatım bozukluğuna yol açmamak için sözcük anlamlarının iyi bir şekilde bilinmesi gereklidir.
Aşağıdaki örneklerde yanlış anlamda kullanılan sözcüklerin yerine kullanılması gereken kelimeler parantez içinde verilmiştir.
Örnek
- Arkadaşlarının yardımlarına
karşınonlara minnet duymuştu. (Karşılık) - Yazarın kendine
özgünfikirleri eserine yansımıştı. (Özgü) - Arabanın fiyatı
pahalıolduğundan almaktan vazgeçtik. (Yüksek) - Yazın çekildiğim
resimlerisosyal medyada paylaştım. (Fotoğraf)
4. Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanılması
Cümle içinde kullanılan sözcüklerin, Türkçenin söz dizimine uygun bir şekilde doğru yerde kullanılması gerekir. Doğru yerde kullanılmayan sözcükler anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. Özellikle cümle içinde zarfların isimden önce kullanılması bu başlıkta görebileceğiniz bozuklukların başında yer almaktadır.
Örnek
- Deftersiz sınıfa öğrenci almam demişti öğretmen.
Doğrusu = Sınıfa deftersiz öğrenci almam demişti öğretmen. - Bu ödevlerimi yapamazsam çok başım ağrıyacak.
Doğrusu = Bu ödevlerimi yapamazsam başım çok ağrıyacak. - Eski Bursa milletvekili seçimlerde tekrar aday olmuştu.
Doğrusu = Bursa eski milletvekili seçimlerde tekrar aday olmuştu. - Ağrısız kulak delinir.
Doğrusu = Kulak ağrısız delinir.
5. Atasözü ve Deyimlerin Yanlış Anlamda Kullanılması
Cümlede ifade edilmek istenen anlamın daha güçlü bir şekilde vurgulanması için deyimlerden ve atasözlerinden yararlanılabilir. Ancak cümlede verilmek istenen mesaja uygun doğru bir deyim ve atasözü kullanılmazsa anlatım bozukluğu oluşmaktadır. Bu nedenle yazım ve konuşma sırasında kullandığımız deyim ve atasözlerine hakim olmamız gerekmektedir.
Örnek
- Okulda sürekli sorun çıkarmasının sonucunda göze girmişti.
(Göze girmek = İlgi ve değer kazanmak, Göze batmak = Uygunsuz ve yakışıksız görünme) - Takımı iki yol yedikten sonra antrenörün etekleri zil çalmaya başlamıştı.
(Etekleri zil çalmak = Çok sevinmek, Etekleri tutuşmak = Telaş yapmak) - Onu oradan kurtarmak için elinden geleni ardına koyma.
(Elinden geleni ardına koymamak = Elinden gelen bütün kötülükleri yapmak) - Güzele bakmak sevaptır. Doğrusu= Güzel bakmak sevaptır.
- Göz var nizam var. Doğrusu= Göz var izan var.
6. Zamir Eksikliği (Anlam Belirsizliği)
Cümle içinde kişilerden bahsederken kişi zamirlerini kullanmamak bazen anlam belirsizliğine yol açtığından anlatım bozukluğu oluşturmaktadır. Anlam belirsizliğini gidermek için bahsedilen kişiyi karşılayacak doğru zamiri kullanmak gerekir.
Örnek
- Bisikletini Adalarda görmüşler. (Senin mi onun mu bisikleti?)
- Telefonunu çalmışlar. (Senin mi onun mu?)
- İhtiyar adama yardımcı oldu. (Yardım eden ihtiyar mı yoksa başka biri ihtiyara mı yardım ediyor?)
Doğrusu = İhtiyar, adama yardımcı oldu.
O, ihtiyar adama yardımcı oldu.
7. Sıralama ve Mantık Yanlışlığı
Bir cümlenin dil bilgisi kurallarına uymasının yanında mantıksal bir düzlemde de geçerliliğinin olması şartı bulunmaktadır. Bir cümlede ifade edilenlerin mantık sınırlarının dışına çıkması anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. Yine aynı şekilde cümle içinde sıralamanın da mantık çerçevesinde yapılması gerekir.
Örnek
- Bu hızla kaza yaparsan ölebilir hatta yaralanabilirsin.
Doğrusu= Bu hızla kaza yaparsan yaralanabilir hatta ölebilirsin. - Değil domates doğramak, yemek bile yapamaz.
Doğrusu= Değil yemek yapmak, domates bile doğrayamaz. - Dışarıya çıktığımızda bisikletimizi çalınmış gördük.
(Çalınmış bir şey görülemez.) - Karşıya geçerken düşerek kaydı.
Doğrusu= Karşıya geçerken kayarak düştü.
B) Yapısal (Yapıya Dayalı) Bozukluklar
Anlatım bozukluklarıyla alakalı olarak sınavlarda en çok özne-yüklem uyumsuzlukları sorulmaktadır. Cümle içindeki özne yüklemle “Tekillik-çoğulluk, şahıs ve olumlu-olumsuzluk” gibi durumlarla uyum içerisinde olmalıdır.
a) Tekillik-Çoğulluk: Özne tekil ise yüklem de tekil olmalıdır. Ancak özne çoğul ise yüklem çoğul ya da tekil olabilmektedir. Aksi durumda cümlede anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
Örnek
- Sibel tüm gün ders çalıştı. (doğru)
- Onlar gezmeye gittiler. (doğru)
- Onlar gezmeye gitti. (doğru)
- O, kalemleri sinirli bir şekilde kırıyorlardı. (yanlış)
UYARI: İnsan dışındaki tüm canlı ya da cansız varlıklar cümle içinde çoğulda olsalar yüklem mutlaka tekil olmalıdır.
Örnek
- Hayat kısa, kuşlar uçuyorlar. (yanlış)
- Hayat kısa, kuşlar uçuyor. (doğru)
- Kediler sabahtan beri miyavlıyorlar. (yanlış)
- Kediler sabahtan beri miyavlıyor. (doğru)
- Arabalar burada eskiyor. (doğru)
b) Kişi Uyumsuzluğu: Eğer bir cümle içindeki özne birden fazla kişiden oluşuyorsa yüklemin şahıs eki yönüyle uyacağı kurallar vardır. Bu konudaki uyumsuzluk anlatım bozukluğunu meydana getirir.
⇒ “Ben ve sen / ben ve o / ben, sen ve o” şeklindeki özne kullanımlarında yüklem mutlaka “1. çoğul şahıs”, “Sen ve o” şeklindeki özne kullanımlarında da yüklem “2. çoğul şahıs” eki alarak kullanılmalıdır.
Örnek
- Ben ve sen burada onları bekleyelim.
- Ben ve Aslı yemekte buluşacağız.
- Ben, Ayşe ve Özlem sınavdan yüksek not aldık.
- Sen ve Ahmet tatlıları alırsınız.
⇒ I. tekil/çoğul ve diğerleri özne olarak kullanılırsa-> Yüklem I. çoğul olmalıdır.
- Ben ve siz bu evi birlikte kiralayabiliriz.
- Biz ve onlar aynı sokakta oturuyoruz.
⇒ II. çoğul ve diğerleri (I.tekil/çoğul hariç) özne olarak kullanılırsa-> Yüklem II. çoğul
- Siz ve onlar rakibimiz olarak karşımıza çıkamazsınız.
c) Olumlu-Olumsuzluk Uyumu: Özne ile yüklem arasında olumlu-olumsuzluk bakımından bir uyumun olması gerekir. Yani eğer özne olumluysa yüklem olumlu, özne olumsuz ile yüklem olumsuz olmalıdır. Örneğin özne “Herkes” ise yüklem olumlu olmalı, özne eğer “Kimse” ise yüklem olumsuz olmalıdır.
Örnek
Hiçbiribeni hastanedeyken aradı. (yanlış)- Hiçbiri beni hastanedeyken aramadı. (doğru)
Hepsimaça gitmedi. (yanlış)- Hepsi maça gitti. (doğru)
Hiç kimsebu soruyu çözdü. (yanlış)- Hiç kimse bu soruyu çözemedi. (doğru)
Cümle içerisinde tamlayan, iyelik, hal, çoğul, ki vb. eklerin; eksik, fazla ya da yanlış yerde kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmaktadır.
Örnek
- 1975′lerde ne eğlenirdik bu sokaklarda. (Ancak 10 ve katlarında bu şekilde kullanım olabilir = 1970’lerde gibi)
- Yemek yapmasını çok severdi. (yapmayı)
- Başarıya ulaşmak isteyen biri, işini severek yapması gerekir. (birinin)
- Bu yoldaki çalışan araç şoförleri eylem yaptılar. (ki gereksiz kullanılmış.)
Özellikle sıralı cümlelerde bulunması gereken edat tümleci ile dolaylı tümlecin eksikliği anlatım bozukluğuna sebep olur.
Örnek
- Öğrencilerini çok sever ve sürekli yardımcı olurdu.
(ikinci cümle “Kime yardımcı olurdu?” sorusuna cevap veremez. Dolaylı tümleç eksikliğinden dolayı anlatım bozukluğu vardır.)
Doğrusu= Öğrencilerini çok sever ve onlara sürekli yardımcı olurdu. - Köyünü sürekli hatırlıyor ve gitmek istiyordu. (Nereye gitmek istiyordu? = Köyüne, Dolaylı tümleç eksikliği)
Doğrusu= Köyünü sürekli hatırlıyor ve oraya gitmek istiyordu. - Bisikletleri çok sever ve sürekli ilgilenirdi. (Neyle ilgilenirdi? = Bisikletlerle, Edat tümleci eksikliği)
Doğrusu= Bisikletleri çok sever ve sürekli onlarla ilgilenirdi. - Arkadaşlarını pek sevmez, görünce konuşmaktan kaçınırdı. (Kim ile konuşmaktan? = onlarla, Edat tümleci eksikliği)
Doğrusu= Arkadaşlarını pek sevmez, görünce onlarla konuşmaktan kaçınırdı.
Sıralı cümlelerde bulunan iki yüklemin tek bir nesneye bağlanması anlatım bozukluğuna sebep olur.
Örnek
- Ağabeyimi seviyor ve izinden gidiyorum. (Kimin izinden?= Ağabeyimin, Nesne eksikliği)
Doğrusu= Ağabeyimi seviyor ve onun izinden gidiyorum. - Borsada iyi para kazanmış fakat kısa sürede harcamıştı. (Neyi harcamış?= parayı, Nesne eksikliği)
Doğrusu= Borsada iyi para kazanmış fakat parayı kısa sürede harcamıştı.
Birden fazla cümlenin aynı yükleme bağlanmasıyla ortaya çıkan anlatım bozukluğudur. Birden fazla cümlenin sıralı bir şekilde kullanıldığı durumlarda cümlelerden birinin yüklemi olmazsa diğer cümlenin yüklemi ortak olarak kullanılır. Bu durumda yüklem diğer cümleye uymayabilir.
Örnek
- Ben uçaktan, o ise trenden korkar.
Birinci cümlenin öznesi ben olduğu için yüklemin de birinci teklik şahıs çekiminde olması gerekir. Fakat ilk cümle, yüklemi bulunmadığından ikinci cümlenin yüklemini üstüne almak zorunda kalmış ve bu durumda anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
Doğrusu= Ben uçaktan korkarım, o ise trenden korkar. - Bilgisayarın işlemcisi güçlü, fiyatı da yüksek değildi.
Doğrusu= Bilgisayarın işlemcisi güçlüydü, fiyatı da yüksek değildi. - Pilavı çok ama fasulyeyi hiç sevmem.
Doğrusu= Pilavı çok severim ama fasulyeyi hiç sevmem.
Cümle içerisinde isim ve sıfatların aynı tamlanana bağlanması sırasında oluşan anlatım bozukluklarıdır.
Örnek
- Siyasi ve ekonomi alanında görüşmeler yapıldı.
Doğrusu= Siyasi alanda ve ekonomi alanında görüşmeler yapıldı. - Sütlaç ve revani tatlısını çok severim. (Sütlaç tatlısı olmaz.)
Doğrusu= Revani tatlısını ve sütlacı çok severim. - Psikolojik ve macera romanını okumaktan zevk alırım. (Psikolojik romanını olmaz.)
Doğrusu= Psikolojik romanı ve macera romanını okumaktan zevk alırım.
Cümlelerini birbirine bağlarken yanlış bağlaçların kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmaktadır.
Örnek
- Televizyonu kapattım
amasevdiğim bir program yoktu.
Doğrusu= Televizyonu kapattım çünkü sevdiğim bir program yoktu. - Ders çalışmıyordu
ancakdersleri de kötüydü.
Doğrusu= Ders çalışmıyordu üstelik dersleri de kötüydü. - Yarın gelemem
çünküsonra gelebilirim.
Doğrusu= Yarın gelemem ama sonra gelebilirim.
⇒ Slayt I 11.Sınıf Edebiyat Konuları ⇐
Dilin temel görevi, insanlar arasında anlaşmayı sağlamaktır. Anlatılmak istenenler, dilin kurallarına uygun olarak açık, yalın, anlaşılır bir biçimde ifade edilirse anlaşma tam olur. Aksi takdirde; yanlış anlaşılmalar, söyleyiş yanlışları ve anlatım bozuklukları ortaya çıkar. Anlatım bozukluklarını önlemek için; cümlede yer alan sözcüklerin, sözcük öbeklerinin ve öğelerin hem anlam hem de dilbilgisi bakımından birbiriyle uyum içinde olmasına dikkat edilmelidir.
Kısacası, cümleyi oluşturan sözcüklerin eksik veya fazla olması, sıralarının karıştırılması, aralarındaki bağlantıların yanlış kurulması ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak kullanılmaması anlatım bozukluklarına yol açar. Dolayısıyla bir cümlede bulunan anlatım bozukluğunu bulmak ve bu bozukluğun nedenini söyleyebilmek için anlam ve dilbilgisi kurallarının bilinmesi gerekmektedir.
Buna göre anlatım bozukluklarını şu iki ana başlık altında inceleyebiliriz:
- Gereksiz Sözcük Kullanımı
- Yanlış Anlamda Sözcük Kullanımı
- Yanlış Yerde Sözcük Kullanımı
- Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanımı
- Sıralama ve Mantık Yanlışlığı
- Anlam Belirsizliği
B. Yapısal Anlatım Bozuklukları
- Özne – Yüklem Uyuşmazlığı
- Özne Eksikliği
- Nesne Eksikliği
- Tümleç Eksikliği
- Yüklem, Ekeylem, Eylemsi Eksikliği
- Tamlama Yanlışlığı
- Ek Yanlışlığı
- Çatı Uyuşmazlığı
Anlatım Bozuklukları Çözümlü Örnekler İçin Tıklayın!
Ayrıca Bkz. Anlatım Bozuklukları Konu Testl
Be First to Post Comment !
Yorum Gönder