Featured Posts Slider

Image Slider

Öylesine

Her nefes engelsiz kalır duvarların arasında

Bilirim ki veya bilmem 

Başıboş kalmış sokaklar meyhanesiyim

Sesin kulaklara zula eden o tınısında 

Özgür olmak kuştan farksız bi hafiflikti

Kendimi tamir istasyonlarına kapatmışım

Zulasını kolay dergilerin içine salmışım 

Kim bilebilir ve biri söylese yine 

Ölebilirim yeniden

Tren Garı

Gecesiz demiryolları kurardım kendi aklımca 

Bir delinin deftere yazdığı hatıralarda 

Üstünkörü hayalsiz bembeyaz bi şey 

Islıklarında titrek ışıkların gelmeyecekler 

İstasyon bekçisi gündüzü beklemeyecekse 

Senden ricam ölmeyecekse 

Treni ol hikayemin bilmeyecekse

Dünya Hayatı

Sevgisizliklerde kuruyan yaşlardan kalan tuzlar,

Hapsolmuş tuzaklarla dolu bir hayalmiş.

Yarım kalan dünyada rüyalarda kalmışım.

Elimden tutan bir parça beyaz kağıtla,

Bir tutam sümbülden farksız mezarlık çiçeği olmuşum.

Kokusunu, yas tutan yosunlara borçlu deniz suyundan,

Ömrümü baharın şenliklerinde harcayacağıma,

Denizin dehlizlerine yazmışım.

Yakamoz tanık olan gecelere şahitken,

Martılar sağır olan gönlüme tünemiş bir şarkıymış.

Yıkılan duvarlardan geriye pek bir şey kalmamış.

Kuraklıkta kalbin çatlaklarında sızakalmış hasret.

Ne olduğunu anlayamamışım, uykusuz vakitlerin yıkılmışı.

Uyan! derin uykulardan ve dağların yankılanan kayalıklarında,

Vurgun yemiş balıkçıların voltasında,

Kıyıya sürüklenmişim.

Bilmem kimin nesiyim, kimin sesiyim?

Kulağımın kenarında yankılanan onca sesin çevresinde,

Yeter diyebilmek isterdim.

Bağımsızlık kazanmış dişil seslerle,

Haykıracakken birçok imgeyi,

İmgeler doluşmuş bir yük olmuş.

Bitik umutlar ürpertisiyim bitanem.

Gidiyorum dalgaların parıltısında.

Ne avuntular ne o pişkin öpüşler,

Satırlardan geriye sen ve ben.

Şehrin ışıklarında şimdi ne sen,

Ne de buhranın içinde ben.

Maziden kalan bir radyo...

Tek bir şarkı şimdi senden...

Ebediyen dudaklarında mırıldanışı.