demirin eksikliği ve fazlalığı literatür tarama
Demir, vücutta en fazla bulunan eser elementlerden biri olup, önemli bir çok metabolizma olayına katılır. Demir kan yapımı, enerji üretimi, bağışıklık sistemi gibi pek çok önemli olay için gereklidir. Vücuttaki kullanımı ve depolanması elektron verip alabilme kapasitesi yardımı ile gerçekleşmektedir.
Normal şartlarda vücut demir düzeyini büyük bir hassasiyet ile dengede tutmaktadır. Çünkü insan vücudunda aktif olarak demirin atılımını sağlayacak bir mekanizma bulunmaz ve fazla miktarda alınan demir dokularda depolanır.
Genellikle gıdalar ile 25–50 gr demir alınırken bu demir miktarının ancak 1–2 gr sindirim sisteminden emilir. Bu emilim miktarı, büyüme, gebelik, kan kaybı gibi ihtiyaç artışı varlığında artmaktadır.
Vücutta aşırı birikmiş demir, demir yüksekliğine yol açar ve bu demir özellikle karaciğer, pankreas, endokrin organlar ve kalp başta olmak üzere pek çok organda hasara yol açar.
Demir yükselmesi, vücutta depo demir miktarının normal değeri aşması olarak ve terminolojik olarak Hemokromatozis olarak isimlendirilir.
Demir yükselmesi temel olarak ikiye ayrılır. Primer ve sekonder hemokromatozis olarak ayrım yapılmaktadır.
Primer demir yükselmesi (hemokromatozis) sebebi, vücudun besinlerden emdiği demirin miktarını ayarlayan genlerde sorun olmasıdır.
Sekonder demir yükselmesinin (hemokromatozis) nedeni ise, demirin besinler ile fazla alınması ve ya demirin emilimini etkileyecek farklı bir hastalığın olmasıdır. Sekonder demir yüksekliğine sebep olan hastalıkların başını anemi çeker.
Demir yüksekliği vücudun her bölümünü etkilediği için çok fazla belirti göstermektedir. Belirtiler sonucu erken teşhis hastalığın ilerleyişini etkileyen önemli bir durumdur.
Oluşabilecek yakınmalar şunlardır:
Yorgunluk
Güçsüzlük
Eklem ağrıları
Karın ağrısı
Çarpıntı
Libido kaybı
Kilo Kaybı
Deride hiperpigmentasyon yüzde boyunda ön kolda dirseklerde demir ve melanin birikimine bağlı renk değişimleri görülür.
Karaciğer Hastalığı, karaciğer demir yüksekliğinde etkilenen ilk organdır. Aşırı yükselmiş demir alkolik karaciğer hastalığının gelişimini tetikleyebilir. Portal Hipertasyon gelişebilir.
Hipofiz bezindeki demir birikimine bağlı olarak, ereksiyon bozukluğu problemleri, kısırlık adet düzensizlikleri menapoz durumları görülebilir.
Pankreas hücrelerinde demir birikimine bağlı olarak, kan şekeri yüksekliği nedeni ile Diyabet Hastalığı gelişimi.
Kalpte demir birikimine bağlı olarak, düzensiz kalp ritimleri, çarpıntı, kalp krizi durumları görülebilir.
Bağışıklık sisteminin baskılanması nedeni ile hastalıklara yatkınlık artmıştır.
Demir Yükselmesi Nedenleri Nelerdir?
Demirin kan düzeyinde yükselmesi, doku ve organlara çökmesinin sebepleri şunlardır:
Primer demir yüksekliği, Hepcidin adı verilen molekülün eksikliği veya mutasyonu ile ilişkilidir. Hepsidin, vücutta demirin azalması ve ya artması durumlarını kontrol eden bir moleküldür. Bu molekülün işlevsizliği vücutta aşırı demir birikimine neden olur. Biriken demir pek çok doku ver organa çöker ve hasar oluşturur.
Sekonder demir yüksekliği, genellikle doğuştan kan bozukluğuna sebep olacak bir hastalığa bağlı olarak gelişir.
Kan transferine bağlı hastalarda sürekli tekrarlayan transferler sonucu demir miktarı artar.
Demir yüklenmesi olan anemiler (kansızlıklar), kan elemanlarının ve hücrelerin yıkımları sonucunda vücutta demir miktarı artar. Artan demir miktarı organ ve dokulara birikerek çöker. Çöken demir fonksiyon ve işlev kaybına neden olur ve kalıcı hasarlara yol açar.
Besinler ile alınan demir miktarının çok fazla olması doku ve organlarda demir birikimine neden olabilir.
Demir yüksekliği teşhisi yapılan basit kan testlerinde demirin kandaki varlığı hakkında bilgi veren parametreler ve uygun belirtilerin varlığı ile konulur.
Kan testlerinde kullanılan parametreler kan transferin saturasyonu ve serum ferritin düzeyidir.
Bu parametreler demir yüksekliği lehine olduğunda teşhisin doğrulanması için aile bireyleri taranır, gen mutasyonları araştırılır. Eğer bireyin karaciğer bulguları da mevcut olursa, hastanın karaciğerinden biyopsi alınabilir.
Manyetik rezonans görüntüleme yöntemi ile demir çöken organlar görüntülenebilir. Görüntüleme sonucunda hangi organda ne kadar demir çöktüğü tahmin edilir.
Karaciğerden alınan biyopsi sonucu demir yükünün gösterilmesi kesin teşhis anlamına gelir.
Demir Yüksekliği Tedavisi
Demir yüksekliği tedavisinde asıl amaç, fazla miktarda olan demiri vücuttan uzaklaştırabilmek ve demir düzeyini normal sınırlara indirmek, demir birikimine bağlı olarak gelişen organ hasarının önüne geçebilmek, hastalığın olumsuz sonuçlarını engelleyebilmek, yaşamın geri kalanında vücutta demirin normal seviyelerde olmasını sağlamaktır.
Tedavide uygulanan yöntemler şu şekildedir:
Terapötik Filebotomi, vücuttan kanı geri alma işlemidir. Toplar damarlarımıza iğne ile girilerek steril bir torba kan alınır. Bağış amaçlı kan vermeye çok benzer bir işlemdir. İşlem düzenli aralıklar ile yapılır ve demirin seviyesini normale indirmek için bir miktar kan alınır.
Demir Kolasyon Tedavisi, amaç vücuttaki fazla demiri damar yolu ile ilaç uygulayarak veya ağızdan alınan demir kolasyon tedavisi ilaçları ile yapılır.
Diyet değişikliği, demir hapları, demir iğneleri, demir içeren multivitaminler de dahil olmak üzere demir alımı engellenir, C vitamini alınımı sınırlandırılır, pişmemiş balık ve kabuklu deniz ürünlerinin alımı durdurulur, alkol alımı sınırlandırılır.
Demir Yüksekliği Tedavi Edilmezse
Demir yüksekliği erken tanınıp tedavi edilmelidir. Aksi neden olacağı olumsuz sonuçlar şunlardır:
Karaciğere demir çökmesine bağlı, karaciğer büyümesi, karaciğer yetmezliği, karaciğer kanseri, siroz dâhil birçok karaciğer hastalığı oluşur.
Kalbe demir çökmesine bağlı, düzensiz kalp ritimleri ve atımları, kalp yetmezliği gibi kalp sorunları oluşur.
Eklemlere demir çökmesine bağlı, şiddetli eklem ağrısı ve eklem hasarı görülür.
Ailesinde kan şekeri yüksekliği hastalığı olan Diyabet olanlarda, Diyabet hastalığının oluşmasına neden olur.
Üreme organlarına demir çökmesine bağlı olarak erkeklerde; ereksiyon fonksiyon bozukluğu (iktidarsızlık), testislerde küçülme, libido kaybı, kadınlarda; cinsel isteğin azalması, adet döngüsünün bozulması, erken menopoz gelişir.
Deride melanin pigmenti ile beraber cilt lekelerinin oluşmasına neden olur.
Hipofiz ve tiroit bezlerinin çalışmasını engeller.
Böbreklere çökerek böbrek yetmezliğine ve böbrek üstü bezlerinin hasar görmesine neden olur.
Demir Yüksekliğine Ne İyi Gelir?
Diyet değişikliği yapmak demir yüksekliğine en iyi gelecek yöntemdir.
Demir hapları, demir iğneleri, demir içeren multivitaminler de dâhil olmak üzere demir alımı engellenmeli.
C vitamini alınımı sınırlandırılmalı.
Pişmemiş balık ve kabuklu deniz ürünlerinin alımı durdurulmalı.
Alkol alımı sınırlandırılır
Demir Yüksekliğine Ne İyi Gelmez?
Kanda demir seviyesinin yüksek olması birçok doku ve organda fonksiyon kayıplarına ve tahribata yol açmaktadır.
Demir Yüksekliği teşhisi almış bireylerde şu durumlar demir yüksekliğine iyi gelmez:
Tedavinin geciktirilmesi
Tedaviye uyumsuzluk
Tedavi yöntemlerinin uygulanmaması ve ilaçların kullanılmaması
Diyette aşırı demir içerikli besinler tüketilmesi.
Aşırı C vitamini alımı.
Alkol kullanımı ve sigara kullanımı.
Önerilen ilaçları önerilen dozlarda kullanmamak
Pişmemiş balık ve kabuklu deniz ürünlerinin fazla tüketimi
Et ve süt ürünlerinin aşırı tüketilmesi
Demir yüksekliğine ek olarak eşlik eden başka hastalıkların bulunması (diyabet gibi)
Demir Yüksekliği İlacı
Demir kelasyon (şelasyon) tedavisi için kullanılan ilaçlar flebotomi yöntemi kadar etkili olmasada, her bireye flebotomi uygulanmadığı için kullanılır.
Demir kelasyon yönteminde kullanılan ilaçlar şunlardır:
Deferoksamin, idrar yolu ile demir atılımına yardımcı olur. Demir yükünü azaltmada yardımcıdır.
Deferibron, oral olarak alınır, günde 3 defa kullanılır.
Deferasiroks, oral yol ile alınır. Günde 1 defa kullanılır
Demir kelasyon tedavisi uygulanan hastalar kan değerlerinde bir problem olmaması için yakın takip edilirler.
Olası yan etkiler: Demir eksikliği anemisi, mide bulantısı, kusma
Gebelerde Demir Yüksekliği
Gebe bireyde demir yüksekliği hem anne sağlığını hem bebek sağlığını etkiler. Annede karaciğer, böbrek ve kalp problemlerine yol açar. Bebekte gelişim geriliği, zeka geriliği, erken doğum gibi durumlara neden olabilir.
Hamile bireyde teşhis edilmiş olan demir yüksekliği durumu Dâhiliye Hastalıkları Uzmanları ve Kadın Doğum Uzmanlarınca koordineli olarak tedavi edilir.
Eğer zamanında uygun tedavi verilmez ise anne ve bebek açısından bir çok sorun meydana gelecektir.
Çocuklarda Demir Yüksekliği
Çocuklarda ve bebeklerde görülen demir yüksekliği problemi, sıklıkla anne karnında iken başlar ve karaciğer içi ve dışı demir birikimi sonucu erken dönemde karaciğer yetmezliğinin görüldüğü nadir bir durumdur.
Uzun dönemde karaciğer problemlerinin yanında, kalp, böbrek problemleri de görülür. Erken tanınıp tedavi edilmesi çocuk ve bebeklerin fiziki ve zekâ gelişimleri açısından önemlidir.
Çocukluk ve bebeklik dönemi demir yüksekliği sebebi tam olarak bilinmemektedir. Albümin düşüklüğü, kan pıhtılaşma elemanlarında azlığı, karaciğer enzimlerinin azlığı, bilirubin değerlerinde yükselmelerin eşlik ettiği bir tablo meydana gelir.
Histolojik ya da manyetik rezonans görüntüleme yöntemi ve bu klinik tablolar ile teşhis konulan hastalığın tedavisi karaciğer transplantasyonudur.
Farklı tedavi yöntemleri çocuk ve bebeklerde çok fazla yanıt vermez.
Demir Yükselmesi için Hangi Doktora Gidilir?
Demir yükselmesi sonucu karaciğer, pankreas, kalp, beyin gibi birçok hayati organda demir çökmesi meydana gelir. Meydana gelen çökme bu organların işlev kayıplarına neden olur ve bu organlarda kalıcı hasarlar bırakır.
Diyabet, siroz, karaciğer kanseri, böbrek yetmezliği, körlük, kalp yetmezliği gibi birçok olumsuzluk görülebilecek olan demir yükselmesi probleminin teşhisinin konulması ve tedavisinin uygulanabilmesi için, Dâhiliye (İç Hastalıkları) bölümü uzmanlarına başvurulmalıdır.
Belirtiler hissedildiğinde başvuru yapılmalıdır. Erken teşhis tedavinin iyi seyrini etkilemektedir.
Demir eksikliği dünyada olduğu gibi ülkemizde de, çocuk ve erişkinlerde en sık görülen besinsel eksikliktir. Çoğunlukla, büyüme ve gelişmenin çok daha hızlı ve aktif olduğu dönemler olan 6 ay-2 yaş arasında ve adölesan (ergenlik) dönemlerinde görülmektedir. Bu yaşlarda alınan demirin çocuğun büyüme hızına yetişememesi, diyette yeterli miktarda demir içeriğinin olmaması, inek sütünün fazla tüketilmesi sonucunda bağırsaktan demirin kaybı gibi nedenler bu tablonun gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.
Ayrıca ergenlik döneminde kızlarda adet kanamalarının düzensiz ve fazla olması da demir eksikliğinin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Günlük hayatımızda beslenme sırasında sürekli uyguladığımız “DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR” çocuklarda ve erişkinlerde demir eksikliği ve demir eksikliğine bağlı kansızlık gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.
Bebeklerde 6. ayda ek gıdalara başlanmasını takiben kıymalı ve etli yemeklerin yanında yoğurt verilmesi, bunun yanı sıra daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde bütün öğle ve akşam yemeklerinde etin yanında yoğurt veya ayran tüketilmesi, kırmızı etteki demirin bağırsaktan emilimini yok etmekte, dolayısıyla alınan demirin emilmeden bağırsaktan atılmasına yol açmaktadır. Özellikle kırmızı et içeren yemeklerin yanında taze sıkılmış portakal suyu içilmesi veya yeşillik (maydanoz, roka, marul gibi ) içeren bol limonlu bir salatanın tüketilmesi, kırmızı etteki demirin emilimini arttırmaktadır.
Demir, vücudumuzun işlevi sırasında önemli görevleri olan birçok enzimin yapısında vardır. Bu nedenle demir, doğrudan ve dolaylı olarak protein sentezinde, oksijen taşınmasında, hücre solunumunda, sinir sistemindeki birçok basamakta ve bağışıklık sisteminin temel fonksiyonlarında rol oynamaktadır. Demir, kemik iliğinde ve kan dolaşımındaki kırmızı kan hücrelerinin (eritrosit) yapısında bulunup vücuttaki bütün doku ve organlara oksijen taşınmasını sağlamaktadır. Demir eksikliğinde çocuklarda büyüme ve gelişme bozulur, birçok sistemde vücudun normal işleyişini ciddi derecede etkileyecek sorunlar ortaya çıkar.
Demir’in Gıda Yoluyla Yetersiz Alımı: Ek gıdalarla yeterli demirin alınmaması, alınan demir miktarının büyüme sırasında vücutta ihtiyaç duyulan miktara yetişememesi.
Gıdalarla Alınan Demirin Emilime Uygun Demir Olmaması: Bağırsaklardan emilimi en iyi olan ve kan yapımı sırasında vücut tarafından kullanılan Fe+2 (2 değerlikli Demir), kırmızı ette ve sakatatlarda (karaciğer, böbrek, kalp, vb…) bulunan demirdir. Fe+3 (3 değerlikli Demir) ise ıspanak, yeşil salata, marul, roka, üzüm, yeşil mercimek gibi besinlerde bulunan demirdir. 3 değerlikli demirin ancak çok düşük bir oranı (%5’in altında) bağırsaklardan emilebilmektedir. Yani sanılanın aksine, çocukluğumuzdan itibaren bize söylenen ‘’Ispanak yersen Temel Reis gibi kuvvetli olursun‘’ söylemleri ne yazık ki doğruluktan çok uzak kalan ifadelerdir.
İnek Sütünün Fazla Tüketilmesi: Günde 500 ml den fazla inek sütü tüketilmesi, bireyde eksüdatif enteropatiye (protein kaybına yol açan bir bağırsak hastalığı) neden olabilir ve mide-bağırsak sisteminden kronik kan kaybına yol açabilir.
Kan Kaybı: Bağırsaktan kan kaybına neden olan hastalıklar da kronik demir eksikliğine neden olur. Ayrıca kızlarda adet dönemlerinde düzensiz veyafazla kanama olması, çocukluk döneminde sık burun ve diş eti kanaması da demir eksikliğine ve dolayısıyla demir eksikliği anemisine neden olabilmektedir.
Emilim bozukluğu Sendromları (Malabsorpsiyon Sendromları): Demir emiliminin bozulması sonucunda demir eksikliği meydana gelmektedir. Bu hastalıklarda diğer vitaminlerin de emilimi bozulmaktadır.
Solukluk ve iştahsızlık
Büyüme ve gelişme geriliği
Bebeklerde ağlama sırasında görülen katılma nöbetleri
Dilde, tırnaklarda düzleşme, yutma güçlüğü
Bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle enfeksiyonlara yatkınlık, sık hastalanma, üst solunum yolu enfeksiyonlarının görülme sıklığında artma, iyileşmenin normalden uzun sürmesi
Sinir sistemine etkileri nedeniyle huzursuzluk, yorgunluk hissi, mental ve motor gelişmede gerilik, dikkat eksikliği ve odaklanma problemleri, okul başarısında bozulma
Tedavide özellikle Fe+2 (2 değerlikli Demir) içeren ilaçlar tercih edilmelidir. Fe+3 (3 değerlikli Demir) içeren ilaçların bağırsaktan emilimi çok düşük olduğu için ilaç aylarca kullanıldığı halde Hemoglobin değerinde kayda değer bir yükselme gözlenmemekte yani gereksiz ilaç kullanımı söz konusu olmaktadır.
Ortalama normal tedavi süresi kan değerlerine ve vücut demir depolarının durumuna göre 2-3 ay gibi bir süre olabilmektedir. İlacın emilimi, özellikle C vitamini içeren taze meyve suları ile alındığı takdirde maksimum düzeyde olabilmektedir. Ayrıca ilacın alımından 1 saat önce ve 1 saat sonrasında süt ve süt ürünleri tüketilmemesi gerekmektedir. Süt ve süt ürünleri yukarıda da belirtildiği gibi demir ilacının emilimini bozmaktadır.
Tedavi bitiminde kan kontrolü yapılmalı, demir eksikliği düzelmemişse dışkıda gizli kan testi yapılmalı, bağırsaktan kan kaybı olup olmadığı incelenmeli veya hasta emilim bozukluğu açısında değerlendirilmelidir.
Bebekler mümkün olabildiğince anne sütü ile beslenmeli, özellikle ilk 6 ay sadece anne sütü Anne sütündeki demirin biyoyararlılığı ve emilimi çok iyidir.
Ek gıdalara geçildikten sonra yani aydan sonra her gün 30-50 gr kırmızı et (son dönemde kuzu eti önerilmektedir) diyete eklenmelidir.
Bebeklere mümkünse 6.ayda kan kontrolü yapılmalı ve demir eksikliği varsa vakit kaybetmeden demir takviyesine başlanmalıdır. Kan demir parametreleri normalse demir ilacı desteğine gerek yoktur. Demir fazlalığının da vücutta birçok zararlı yan etkileri vardır.
Mama ile beslenen bebeklerde mamalarda zaten yeterli demir olması nedeniyle ekstra demir desteğine gerek yoktur. Fazla demir karaciğer, dalak ve kemik iliğinde birikmekte, vücuttan atılamamakta ve ciddi organ hasarlarına neden olabilmektedir.
Kırmızı et içeren öğünlerde yoğurt, ayran gibi süt ürünleri tüketilmemeli, yemekten hemen sonra süt içilmemelidir. Özellikle C vitamininden zengin taze sıkılmış portakal suyu, limonata veya bol limonlu yeşil salata demirin emilimini yüksek oranda artırmaktadır.
Çocuklara inek sütü 1 yaşında önce verilmemeli ve 1 yaşından sonra da günde 300 ml den fazla tüketilmemelidir
Demir eksikliği, dünya genelinde iki milyardan fazla kişiyi etkileyen, hekimlerin en sık karşılaştığı sağlık problemlerinden biridir. Dünya üzerinde en sık Orta-Batı Afrika’da ve Güney Asya’da görülmektedir. Demir eksikliğine sahip kişi sayısının, kansızlık olarak bilinen demir eksikliği anemili birey sayısının iki katından daha fazla olduğu düşünülmektedir. Kadınlarda daha sık karşımıza çıkmakla birlikte özellikle doğurganlık dönemindeki kadınların yaklaşık 3’te birinde, gebe kadınlarda ve büyümenin hızlandığı çocukluk-ergenlik dönemlerindeki çocukların %40'ında görülmektedir. Bu oranlar cinsiyet ve yaşa göre değişmektedir.
Demir eksikliği yazımız aşağıdaki bölümlerden oluşmaktadır:
Demir eksikliği belirtileri nelerdir?
Demir eksikliği neden olur?
Demir eksikliği tedavisi
Demir; hücresel solunum, enerji üretimi, DNA sentezi, hücre çoğalması gibi birçok önemli biyolojik fonksiyon için oldukça gereklidir. Vücutta birçok işlevde gerekli olan demirin kaybını engellemek ve vücutta tutmak için çeşitli mekanizmalar bulunmaktadır; örneğin kırmızı kan hücreleri akyuvarların yıkımıyla ortaya çıkan demirin tekrar emilip kullanılması. Eksikliği sorun olduğu gibi fazlalığı da toksik etki yapan demirin vücuttaki düzeyinin dengede tutulması çok önemlidir. Toplam vücut demirini belli aralıklarda tutmaya çalışan hormon ise hepsidin ( hepcidin ) olarak adlandırılmaktadır. Demir eksikliği anemisi bir hastalık değil bir bulgu olmakla birlikte, altta yatan asıl sebebin/hastalığın araştırılmasını gerektirmektedir. Yukarıda saydığımız gruplarda bulunan bireyler için demir eksikliği anemisinin genellikle patolojik bir sebebi bulunmamaktadır. En sık sebep olarak besinlerle alınan demirin yetersiz kalması ve kadınların adet sürecinde kaybettikleri kan sayılmakta ve teşhis muayenesi ilk adımda önerilmemektedir. Ancak, tedaviye cevapsız hastalar için demir eksikliği bulgusunun altında patolojik bir neden aramak gerekmektedir.
Demir eksikliği anemisi; kronik ve sıklıkla da bulgu vermeden seyreder ve bu nedenle de tanı konmamış birey sayısı oldukça yüksektir.
Önde gelen demir eksikliği belirti ve bulgularına bakıldığında;
halsizlik
iştahsızlık
konsantrasyon güçlüğü
iş verimliliğinde düşme gibi dokulara düşük oksijen taşınması
demir içeren enzimlerin çalışmasındaki aksaklık sonucu ortaya çıkan durumlar gözlenmektedir
Bunların yanı sıra;
ciltte ve gözlerde solukluk
dikkat ve kısa süreli hafızada azalma
kalp atımlarında hızlanma
kan basıncında düşme
enfeksiyonlara karşı dirençte azalma
huzursuz bacak sendromu demir eksikliğinin anemisinin nadir görülen diğer bulgularıdır
Demir eksikliği; bilişsel performansın düşmesine ve çocukluk döneminde mental-motor gelişimin gecikmesine neden olmaktadır. Gebedeki ciddi demir eksikliği anemisi ise; erken doğum, düşük doğum ağırlığı, yeni doğan ve anne ölüm oranlarını artırmaktadır. Kalp yetmezliği olan bireylerde demir eksikliği (aneminin varlığına bakılmaksızın) yaşam kalitesine negatif etki etmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki demir eksikliğinin en sık sebeplerine baktığımızda; yoksulluk ve kötü beslenme karşımıza çıkmaktadır. Etçe fakir tahılca zengin bir diyet; alınan total demirin miktarca az olmasının yanı sıra, tahıl içerisindeki fitatların nonhem demirin emilimini azaltmaları yönüyle de demir eksikliğine sebep olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde görülen diğer yaygın sebep; kancalı kurt enfeksiyonları ve schistosomiasistir.
Gelişmiş ülkelerde ise önde gelen sebepler olarak; sıkı vejetaryen diyet, emilim yetersizliği ve kronik kan kaybı sayılmaktadır. Etkenleri nedeniyle gelişmiş ülkelerdeki demir eksikliği anemisinin yaygınlığını azaltmak; beklenmedik bir şekilde gelişmekte olan ülkelere göre daha zor olmaktadır.
Erkeklerde ve yaşlı bireylerde görülen demir eksikliği anemisi daha iyi bir inceleme gerektirmektedir. Çünkü demir eksikliği anemisi bu grup bireyler önde olmak üzere; sindirim sistemi kaynaklı kronik bir kan kaybı, benign lezyonlar ( iyi huylu oluşumlar ), anjiodisplazi, kanser gibi hastalıklara işaret edebilmektedir. Klinik muayene ve hasta hikayesiyle tespit edilemeyen ve oral ( ağızdan hap ) tedaviye yanıtsız bireylerde, sindirim sistemi kaynaklı belirsiz kan kaybı göz önünde bulundurularak, mide endoskopisi, kolonoskopi veya video kapsül endoskopi gibi ileri tetkiklere başvurulmalıdır.
Özel risk gruplarına bakacak olursak; düzenli kan bağışı yapan kişiler demir eksikliği riski altındadır ve demir düzeyler izlenmelidir. Bunların yanı sıra nonsteroid antiinflamatuar ağrı kesiciler ve antikoagülan ( kan sulandırıcı ) ilaç kullanan bireylerde bahsi geçen ilaçlar kan kaybına neden olabilmektedir. Mide asitliğini azaltan proton pompa inhibitörlerinin demir emilimini bozabileceği de gözden kaçırılmamalıdır. Son dönem böbrek hastalarında; diyaliz sırasındaki kan kaybı, hepsidin atılımında azalma, inflamasyon, mide koruyucu ve kan sulandırıcı ilaçlar gibi sebeplerle demir eksikliği anemisi görülebilmektedir. Obezite de klinik olarak belirti vermeyen inflamasyona neden olması, hepsidin seviyesini artırması, demirin emilimini azaltması nedeniyle ılımlı demir eksikliği anemisine neden olabilmektedir. Kalp yetmezliği olan hastalarda demir eksikliği anemisinin normale göre yüksek olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır.
Demir eksikliği anemisi olan bireyler (sıtma gibi istisnalar dışında) demir takviyesi almalıdır. Ancak sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde takviye demir verilirken dikkat edilmelidir. Çünkü sıtma paraziti olan plazmodiumun, demir eksikliği bulunan eritrositleri enfekte etmekte demir ile dolu eritrositleri enfekte etmekten daha az etkili olduğunu ve demir takviyesinin bu durumu tersine çevirip, demir eksikliğinin potansiyel koruyucu etkilerini kaldırdığını ortaya koymaktadır.
Tedavide olmazsa olmaz yaklaşım demir takviyesinin alınması ve bu süreçte eksikliğin asıl etkeninin araştırılıp nedene yönelik tedavinin planlanmasıdır. Ancak ciddi kalp yetmezliği veya göğüs ağrısı ( anjina ) gibi kalp damar hastalıkları bulguları eşlik eden, şiddetli demir eksikliği anemisi olan bireyler kırmızı hücre transfüzyonu ( kan nakli ) almalıdır. Bu yaklaşım hipoksiyi ( dokulara yeterinde oksijen taşınamaması ), demir eksikliğini ve kliniği hızlı bir şekilde düzeltir. Çünkü paketlenmiş kırmızı hücrelerin her bir birimi yaklaşık 200 mg demir içermektedir.
Ağızdan alınan demir ucuz, uygun ve etkili olması yönüyle en sık tercih edilen tedavi metodu olarak karşımıza çıkmaktadır. Demir sülfat en sık kullanılan demir formu olmakla birlikte demir glukonat ve fumarat da etkili demir tuzları olarak karşımıza çıkmaktadır. Erişkinler için günlük doz 100-200 mg arası belirlenmekte olup çocuklarda kilo başına 3-6 mg olarak hesaplanmaktadır. C vitamini ile birlikte alınması demirin emilimini artırdığı için portakal suyu gibi c vitamini kaynaklarıyla alınması önerilmektedir. Emilimini azaltan etkenlere bakıldığında; çay, kahve, süt, antiasit ( mide koruyucu ) ilaç kullanımı, kalsiyum, fosfat, fitat içerikli gıdalar karşımıza çıkmaktadır.
Demir depolarının dolup serum ferritin seviyelerinin normalleşmesi için tedavi süresinin 3-6 ay olması önerilmektedir. Bulantı, kusma, kabızlık, metalik tat gibi sık görülen yan etkiler tedaviye uyumu azaltıp kullanım süresinin hasta tarafından sınırlandırılmasına neden olabilmektedir. Oral demir dışkı rengini koyulaştırır ancak gizli kan testlerinde yanlış pozitif sonuç vermemektedir, yani gerçek bir kanamaya neden olmaz. Oral demir tedavisinin başarısızlık sebeplerinin başında; tedavinin erken kesilmesi, rejimle uyumsuzluk, hastanın yan etkiler nedeniyle kendi kendine ilacı bırakması gelmekle birlikte; altta yatan H. Pylori enfeksiyonu, çölyak hastalığı gibi diğer sebeplerin araştırılıp nedene yönelik tedavi verilmesi demir emiliminin kalitesini tekrar artırabilmekte ve hatta takviye demir ihtiyacını ortadan kaldırabilmektedir.
Hangi hastanın oral demir tedavisine yanıt vereceğini önceden belirleyecek bir belirteç maalesef bulunmamaktadır. Yapılan bir pilot çalışmada serum hepsidin seviyesinin oral demir tedavisine verilecek cevabın tahmininde kullanılabileceği ortaya konmuş olmakla birlikte rutin klinik kullanım için uygun bulunulmamaktadır.
Damar içine uygulanan demir, hızlı bir şekilde demir depolarını doldurur ve demirin bağırsaklardan emilim problemini ortadan kaldırıp hemoglobin düzeylerini daha kısa sürede artıran bir uygulamadır. Demirin damardan uygulanan şekli olan yüksek molekül ağırlıklı demir dextrana karşı, nadiren de olsa ciddi alerjiler oluşabilmesi, demirin damar içine uygulanmasını sınırlamaktadır. Bu alerji riskine karşı, bu uygulama sadece hastane koşullarında ve yavaşça yapılmalıdır.
Doz hesaplaması: vücut ağırlığı (kg cinsinden) x 2.3 x hemoglobin ihtiyacı + 500/1000 mg (depoların dolması için) formülü ile hesaplanmaktadır.
Damar içine demir tedavisinin maliyeti yüksek olmakla birlikte gerekli olan hastane veya klinik ziyaret sayısını önemli ölçüde azaltması yönüyle avantajlıdır. Emilim bozukluğu, genetik demir eksikliği, aktif inflamatvuar bağırsak hastalığı olan, hemoglobin düzeyinin hızlı yükseltilmesi gereken, oral kullanımla kan demir düzeyi düzenlenemeyen bireyler için ideal bir seçenektir. Bu hastalıkların yanı sıra diyalize giren, eritropoezi uyaran ilaç kullanan kronik böbrek hastalarının anemi tedavisinde de damar içine demir enjeksiyonu önemli yer tutmaktadır.
Bahsi geçen durumlar dışında damardan demir tedavisinin kullanımı üzerindeki çalışmalar sınırlıdır. Kalp hastalığı olan bireylerde kullanımı üzerindeki çalışmalar devam etmekte ve kullanımı adına kesin sonuçlar ortaya koymak adına daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Damar içine demir takviyesinin bulantı, kusma, kızarıklık, baş ağrısı, kas ağrısı, eklem ağrısı gibi yan etkileri genelde toplam doz uygulamasından sonraki 48 saat içinde geçmektedir. Hayatı tehdit edebilecek düzeydeki aşırı duyarlılık tepkileri seyrek görülmekle birlikte bu tepkilerin patofizyolojik özellikleri belirsizdir. Bu aşırı duyarlılık reaksiyonlarını tetikleyen durumlar arasında; hızlı infüzyon, alerjik bünye öyküsü, ilaç alerjisi sayılmaktadır. Riskin asgari düzeye indirilmesi için alınacak önlemler; yavaş uygulama, dikkatli hasta gözlemi ve hastane ortamında verilmesi sayılmaktadır.
Kanın oksijen taşınmasında ve rengini almasında büyük bir sorumluluğa sahip olan hemoglobinin, kanda ciddi derecede düşüş göstermesi durumuna “demir eksikliği anemisi” adı verilir. Hamilelik döneminde sıkça görülen demir eksikliği anemisi, ilk etapta tedavisi zor ve sorunlu bir hastalık olarak görülse de ilerleyen dönemlerde çok basit tedavi yöntemleriyle ortadan kaldırılabilir. Demir eksikliği anemisi için hamilelere farklı tedavi yöntemleri uygulanır ve hem anne hem de bebek sağlığının olumlu açıdan maksimum düzeyde tutulması amaçlanır. Kan tahlili sayesinde çok kolay bir şekilde teşhis edilebilen demir eksikliği anemisi, ilk etapta; baş ağrısı, tırnak ve saç dökülmeleri, soluk cilt rengi vb. birçok belirtiyle ortaya çıkar. Bu evrelerde olan bir anemi, kolaylıkla tedavi edilebilir ve belirtiler ortadan kaldırılabilir.
Tedavide geç kalınması ve tedaviden sonuç alınamaması durumunda ise demir eksikliği anemisi çok daha farklı ve şiddetli belirtilerle ortaya çıkar. Kişi sürekli olarak kalp çarpıntısıyla karşı karşıya kalabilir. Kişide sürekli olarak toprak yeme ve buz yeme gibi istekler görülebilir. Sonrasında ise tiroid fonksiyonlarında ciddi bir azalma görülebilir ve huzursuz bacak sendromu baş gösterebilir. Çocuklarda görülen demir eksikliği anemisinde ise bu belirtilerle birlikte, yürüme, koşma ve konuşma gibi becerilerin de oldukça geç yaşlarda edinildiği görülebilir.
Vücut içerisinde birçok besin değerinin kendiliğinden belirli oranda üretildiği görülebilir. Bazı besin değerleri ise dışarıya bağımlıdır ve vücut hiçbir şekilde bu besin değerlerini üretmez. Vücutta üretilmeyen besin değerlerinin başında demir gelir. Tüketilen besinler yoluyla vücuda sağlanan demir, kişinin bu besinlerden uzak durması nedeniyle demir eksikliği hastalığıyla karşılaşmasına neden olur. Hayvansal gıdaların alınmaması, C vitamini eksikliği, kurubaklagillerin tüketiminin azalması ve sebze tüketiminin tamamen azalması, demir alımının azalmasına doğrudan etki eder. Söz konusu besinlerin sürekli olarak değil de belirli periyotlarda tüketilmesi bile bu sağlık sorununun önüne geçer.
Vücudun yeterli miktarda demir alamaması durumunda doğal olarak demir ihtiyacı artar. Bununla birlikte kişinin yaşam tarzı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, mesleği ve daha birçok çevresel neden demir ihtiyacının artmasına neden olabilir. Özellikle sürekli olarak kafein tüketimi, demir ihtiyacının ciddi anlamda artmasına neden olur. Vücut yeterli miktarda demiri dışarıdan alıyor olsa bile kafein tüketimi bu ihtiyacın daha da çok artmasına neden olur. Kişinin yoğun iş temposu gerektiren işlerde çalışıyor olması da demir ihtiyacının artmasına etkendir.
Vücutta demir eksikliğinin veya diğer besin değerlerinin eksikliği olması durumunda bile, bu besin değerlerinin fazlasıyla karşılanması, vücut için pek de olumlu karşılanacak bir durum değildir. Müthiş bir denge içinde olan vücudumuzun, besin değerlerinin de yine belirli bir denge içerisinde olması gerekir. Bazı besinlerin sürekli olarak ve her seferinde aşırı derecede tüketiliyor olması, demir emiliminin ciddi anlamda artış göstermesine neden olur. Demir emiliminin artış göstermesi ise bir müddet sonra kişinin normalden fazla demir alması durumunda bile sorun yaşamasına sebep olur. Tavuk, et, kıyma, salata, maydanoz, marul ve domates gibi besinlerin bir arada tüketilmesi, demir emiliminin artması konusunda büyük bir etken olarak bilinir.
Demir kaybının artması durumu en çok hamilelik döneminde görülür. Hormonal dengenin değişim göstermesi, vücut ihtiyaçlarının artması ve daha birçok nedenden ötürü demir kaybının arttığı görülür. Demir kaybı genel olarak sürekli bir şekilde görülmez ve belirli aralıklarda ortaya çıkar. Demir kaybının artması durumunda mutlak suretle demir alımının arttırılması gerekir. Düzenli besin programları bu konuda fazlasıyla yardımcı olurken, değerlerin normale dönmesiyle birlikte demir kaybı için oluşturulan özel beslenme programı sonlanabilir.
Demir eksikliği birden fazla sebepten ötürü kaynaklanabilir. Genel olarak kötü beslenme alışkanlıkları öne çıksa da gebelik, sindirim sistemi problemleri, ilaç kullanımı ve diğer birçok durum, demir eksikliği konusunda öne çıkar. Demir eksikliği nedenlerinin giderilmesi adına mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekir. Çoğu neden düzenli beslenme alışkanlıklarıyla giderilirken, sadece birkaçının tedaviye ihtiyaç duyduğu söylenebilir.
Demir eksikliği ve diğer birçok sağlık sorununun nedenleri arasında yer alan yanlış beslenme, oldukça basit bir şekilde giderilebilir. Kişinin hazır gıdalara aşırı derecede ilgi göstermesi, demir içerikli olan gıdalardan tamamen uzak durması, sigara ve alkol gibi alışkanlıklar, yanlış beslenmenin detayları olarak bilinirler. Bu tür beslenme alışkanlıkları, vücuda yeteri kadar demir sağlayamadığı gibi vücutta bulunan demirin ve diğer besin değerlerinin de zarar görmesine neden olurlar. Hastaların büyük bir çoğunluğunun demir eksikliği yaşamasının temelinde yanlış beslenme durumu yatar.
Kahve ve kolayı aşırı derecede tüketen birçok kişide demir eksikliği sıklıkla görülür. Kafein tüketimi vücuttaki demirin azalmasını, parçalanmasını ve daha kolay bir şekilde vücuttan atılmasını sağlar. Kahve ve kola bu konuda en başta gelen gıdalar olarak bilinirler. Kafein tüketimini önlemek için öncelikle hastanın kafein bağımlılığını sonlandırmak gerekebilir.
Gebelik döneminde demir eksikliği oldukça fazla görülür. Hamilelik döneminde ortaya çıkan demir eksikliği, gerek anne sağlığını gerekse bebeğin sağlığını ciddi anlamda tehlikeye atar. Anne adaylarının hemen hemen yarısında görülen bu durum, doğal yollarla rahatlıkla aşılabilir. Hamilelik döneminde vücut hormonal anlamda büyük değişimler yaşar. Ayrıca bebeğin beslenmesi konusunda da birçok besin değeri vücuttan karşılamak zorundadır. Bu nedenle demir, hamilelik döneminde en çok ihtiyaç duyulan besin değerli arasında yer alır.
Gebelik döneminden önce birçok anne adayının yeteri kadar demir depolamadığı ve bu nedenle de sorun yaşadığı görülür. Öte yandan doğum sırasında da yaşanan demir kaybı, tahmin edilenden çok daha fazla olur. İşte tüm bu unsurlar bir araya gelerek, anne adayının gebelik döneminde ve sonrasında çok ciddi bir demir ihtiyacı duymasına neden olur.
Genel olarak birçok kadın, adet kanamalarının demir eksikliğine neden olduğunu pek düşünmez. 40 yaş altında olan ve adet kanaması sırasında aşırı kan kaybeden birçok kadın, ciddi anlamda bir demir eksikliği yaşar. Demir eksikliğinin en çok kadınlarda görülmesinin en önemli nedenlerinden biri de bu durumdur. Normalde insan vücudu alabildiği kadar demiri alır ve vücutta bu demiri depolar. Kadınlarda ise her ay düzenli olarak gerçekleşen adet kanamaları, vücudun yeteri kadar demir depolayamamasına neden olur. Eğer kadınlar adet kanamalarından sonra demir ağırlıklı beslenmezlerse, aşırı derecede gerçekleşen adet kanamaları sonucunda kaybedilen demir, vücutta tekrar kendiliğinden yerine konulamaz. Adet kanamalarının her kadında demir eksikliğine neden olduğunu düşünmek yanlıştır. Sadece kanamaların aşırı derecede gerçekleştiği adet kanamalarını bu konuda ölçek olarak almak daha doğru olacaktır.
Sindirim sisteminde meydana gelen birçok hastalık, vücudun besinlerden yeteri kadar verim alamamasına ve vücuttaki besin değerlerin ciddi anlamda azalmasına neden olur. Sindirim sistemi hastalıklarının büyük bir çoğunluğu sindirim fonksiyonlarının verimliliğinin düşüş yaşamasına sebebiyet verir. Kişi her ne kadar sağlıklı ve demir ağırlık beslense de vücut kendine lazım olan besin değerlerini, sindirim sistemi hastalıkları nedeniyle tam olarak alamaz. Bu durum da demir eksikliği başta olmak üzere diğer birçok besin değerinin vücutta yeteri kadar bulunamamasına neden olur.
Vücut organlarının travmalar başta olmak üzere diğer birçok nedenden dolayı yapısal olarak zarar görmesi ve kanaması durumuna “iç kanama” adı verilir. İç kanama genel olarak trafik kazaları, iş kazaları, çeşitli şekillerde yaralanmalar vb. durumlarda meydana gelir. İç kanama anında müdahale edilmesi gereken bir durumdur aksi halde ölümle sonuçlanabilir. İç kanama sonrasında tedavi edilen bir hastaya acilen demir takviyesi yapılması gerekir. İç kanama nedeniyle vücutta ciddi bir demir kaybı oluşur ve bu durum demir deposunun neredeyse tamamen boşalmasına neden olur. Bu nedenle de demir takviyesi aciliyet gerektirir ve hastanın iç kanama sonrasında kendini daha çabuk toplamasına yardımcı olur.
Statin, depresyon, gastrit ve reflü ilaçlarının büyük bir çoğunluğu vücutta ciddi bir demir eksikliğinin görülmesine neden olurlar. Özellikle statin grubunda yer alan ilaçların, ilk etaplarda demir eksikliği yerine demir fazlalığı yarattığı görülür. Hasta ilacı kullanmayı bıraktıktan sonra ciddi bir demir eksikliği başlar. Bunun yanı sıra mide ilaçlarının büyük bir çoğunluğu da sindirim sırasında gerçekleşen emilimin ciddi anlamda zarar görmesine neden olurlar. Emilim nedeniyle en çok etkilenen besin değerlerinin başında demir minerali gelir. Kullanılan antidepresan ilaçları ise direkt olarak sindirim sisteminde etkisini göstermeye başlarlar. Bu ilaçlar doğal özlerden çok kimyasal özler içerirler ve bu nedenle sindirim sisteminin zarar görmesine neden olurlar. Sindirim sisteminin zarar görmesi ise demir eksikliğinin en temel sebepleri arasında yer alır.
Demir eksikliği belirtileri genel olarak diğer birçok hastalıkla karıştırılan veya herhangi bir şüphe uyandırmayan belirtiler olarak bilinirler. Özellikle sebepsiz yorgunluk hissi en önemli demir eksikliği belirtisidir ancak üzerinde pek durulmaz. Cilt renginin solması, nefes darlığı, tırnaklarda kırılma, baş dönmesi, cilt problemler, huzursuz bacak sendromu, ağız ve dil sorunları, bilinen ve en çok karşılaşılan demir eksikliği belirtileri olarak tanımlanırlar. Genel anlamda bu belirtiler ilk ve orta evrelerde daha çok kendilerini gösterirler. İleri evrelerde ise çok daha farklı ve şiddetli belirtilerin ortaya çıktığı net bir şekilde gözlemlenir.
Kişi yorulacağı herhangi bir harekette bulunmasa dahi günlerce hissedeceği bir yorgunluk hissi üstüne çöker. Bu yorgunluk hissi hem mental açıdan hem de fiziki açıdan net bir şekilde hissedilir. Kişiler genel olarak bu durumu üşengeçlik olarak tanımlarlar ancak demir eksikliğinin en önemli belirtileri arasında yer alır. Sebepsiz yorgunluk hissiyle birlikte sürekli olarak uyuma isteği de görülür. Kişi sürekli olarak kendini yorgun hissettiği için günde 10-12 saat kadar hiç zorlanmadan uyuyabilir. Bu durum kişinin hem sosyal hayatını hem de iş hayatını olumsuz etkiler. Yapılan en ufak bir iş bile kişinin uzun süre dinlenme isteğini uyandırır.
Demir eksikliği, kana oksijen taşıyan ve renk veren hemoglobin maddesinin eksikliği nedeniyle görülür. Kanda hemoglobin eksikliğinin olması ise direkt olarak kişinin ten rengine yansır. Yeteri kadar hemoglobin olmaması, cildin canlı bir görünümden çok solgun ve bitkin bir görünüm kazanmasına neden olur. Kişinin doğuştan sahip olduğu cilt tonu bu konuda pek bir önem taşımaz. Cilde rengi veren hemoglobinin az olması, her türlü detayın önüne geçer. Sadece cilt rengine değil, dudaklara, diş etlerine ve tırnaklara kadar renk değişimleri çok net bir şekilde görülebilir.
Demir eksikliği nedeniyle kandaki oksijen miktarının az olduğu bilinen bir gerçektir. Kanda oksijenin az olması ise vücudun genelinde tüm bölgelere az miktarda oksijen taşınması anlamına gelir. Akciğer bu konuda gereken eksiği tamamlamaya çalışır ancak pek başarılı olamaz ve fazlasıyla yorulur. Bu durum nefes darlığı başta olmak üzere, kalp sıkışmasına benzer göğüs ağrılarına ve diyafram ağrılarına neden olabilir. Demir eksikliği olan her hastada görülmez ve şiddeti her hastaya göre farklılaşabilir.
Demir eksikliği vücutta birçok organın yeteri kadar oksijen almamasına neden olurken, bu durumdan en çok etkilenen organların başında beyin gelir. Vücuttaki oksijeni en çok kullanan organların başında gelen beyin, yeteri kadar oksijen alamadığı zaman bu durumu çeşitli şekillerde gösterir. Baş dönmesi ve baş ağrısı bu durumun en önemli belirtileri arasında yer alır. Beyne yeteri kadar oksijen gitmemesi durumunda kan damarlarında ciddi bir büyüme görülür. Haliyle bu durum migren ağrılarına benzer baş ağrılarının ortaya çıkmasına neden olur. Şişen damarlar bölgede birçok yapının baskı altında olmasına sebebiyet verdiği için baş ağrıları kaçınılmaz bir hal alır.
Demir eksikliği hastalarının en çok şikayette bulundukları belirtilerin başında, saç dökülmeleri, saç problemleri ve diğer cilt problemleri yer alır. Bunun nedeni ise yine oksijen eksikliği olarak bilinir. Kanda dolaşan oksijenin vücuda dağıtımı sırasında ilk payı organlar ve dokular alır. Demir eksikliğinin görülmesiyle birlikte ise ciltte ciddi bir zayıflama başlar. Saç kökleri bu durumdan doğrudan etkilenirler ve cilt kurumaya başlar. Bu durum hem saç köklerinin hem de cildin son derece savunmasız olduğunu ifade eder. Demir eksikliği nedeniyle ferritin adı verilen madde de vücutta yeteri kadar bulunmaz. Bu madde demirin vücuda yayılmasında etkin bir rol oynar. Ferritin eksikliği nedeniyle cilde ve dokulara yeteri kadar oksijen yayılmaması, birçok dermatolojik sorunu beraberinde getirir.
Demir eksikliğinin en önemli belirtilerinden biri olan tırnak kırılmaları, her ne kadar büyük önem taşısa da demir eksikliği belirtisi olarak bilinmezler. Kişi bu durumu mevsimsel olarak veya çevresel faktörlere dayandırarak es geçebilir. Bu durum sinsice ilerleyen demir eksikliğinin çok daha güçlenmesine ve geç tedavi edilmesine neden olur. Demir eksikliği nedeniyle tırnaklar çok hassas bir hale gelerek, en ufak bir müdahalede kırılabilirler. Bunun yanı sıra tırnak çatlamaları ve tırnak kenarlarında aşınmalar oldukça fazla görülür.
Vücut içerisinde çeşit çeşit protein bulunur ve her bir protein vücut içerisinde farklı ilişkilerde görev alır. Miyoglobin adı verilen proteinin vücutta az olması, dilde ve ağızda bulunan kasların, kandaki oksijenden yeteri kadar verim alamamasına yol açar. Bu nedenle dil solgun, şişkin ve iltihaplı bir görünüm kazanabilir. Öte yandan sürekli olarak yara oluşması, diş eti sorunları ve diş kayıpları da demir eksikliği nedeniyle görülebilir.
Demir eksikliğinin beyin açısından büyük bir sorun olduğu bilinir ve bu durum huzursuz bacak sendromuna yol açabilir. Demir eksikliği nedeniyle dopamin seviyesinin de düştüğü görülür. Dopamin, beyin ile iskelet sisteminin koordinasyonunu sağlayan önemli maddelerden biridir. Dopamin seviyesinin düşmesiyle birlikte bacak kaslarında yoğun ağrılar, istemsiz hareketler ve sızlamalar görülebilir. Özellikle kişinin uyumaya hazırlandığı zaman dilimlerinde bu ağrılar çok sık bir şekilde görülür.
Demir eksikliği nedeniyle kan akışında ciddi problemler görülür ve bu durum özellikle üst sindirim sisteminin ciddi anlamda etkilenmesine neden olur. Sindirim sisteminin ihtiyaç duyduğu birçok maddenin de eksilmesine neden olan demir eksikliği, anlık şiddetli karın ağrılarına ve idrarda kan görülmesi gibi birçok belirtiye neden olabilir.
Demir eksikliğinin tanı ve teşhis yöntemleri konusunda basit bir fiziki muayene ve fazla detaya girmeden yapılan tetkikler yeterli olur. Çok kolay bir şekilde tespit edilen demir eksikliği, mümkün olduğunda erken teşhis edilmelidir.
Demir eksikliği nedeniyle yapılan fiziki muayene sırasında hastanın ne gibi belirtilerle karşılaştığı gözlemlenir. İlk ve orta evrede olan birçok hasta, saç dökülmesi, huzursuz bacak, tırnak kırılması vb. ufak çaplı sorunlarını fiziki muayene sırasında dile getirirler. İleri seviyede olan hastalarda ise özellikle toprak yeme, kül yeme ve buz yeme gibi sorunların ortaya çıktığı tespit edilebilir. Kül, toprak ve buz yeme gibi alışkanlıkları olan hastaların en kısa süre içerisinde tedavi edilmesi gerekir.
Demir eksikliği nedeniyle uygulanan tek tetkik kan tahlili olarak bilinir. Koldan açılan damar yolu vasıtasıyla alınan 3-4 tüp kan, tahlil için yeterli bir miktardır. Tahlil sonuçların 6 saat içerisinde çıkabilirken, tam olarak tüm değerlerin netleşmesi için aradan 24 saatin geçmesi gerekir. Hasta 24 saat sonra dahiliye polikliniğine giderek, demir eksikliğinin seviyesini ve demir eksikliğinin yol açabileceği diğer hastalıkları öğrenebilir. Ayrıca hastanın kan değerlerinde aşırı anormal durumlar saptanırsa, farklı tetkikler de uygulanabilir.
Demir eksikliği en çok kadınlarda görülür ve bunun en önemli nedenleri arasında regl dönemi ile hamilelik dönemi yer alır. Bu süreçlerde çok kan kaybı yaşayan kadınlar, önceki dönemde yeteri kadar demir depolamamışlarsa mutlaka demir eksikliği ve buna bağlı olarak birçok sorunla karşılaşırlar.
Regl döneminde vücut belirli oranda kanı dışarıya atar ancak bazı kadınlarda regl dönemi çok daha şiddetli geçebilir. Regl döneminin şiddetli geçmesi, çok daha fazla kan kaybının yaşanmasına neden olur. Demir seviyesi sınırda olan kişiler bu durumdan fazlasıyla etkilenirler. Bu dönemde demir eksikliğine ciddi bir zemin hazırlanır. Kişinin adet döneminden önce mutlaka fazlasıyla demir depolaması veya adet döneminde sonra doğal yollarla demir takviyesi yapması gerekir.
Plansız gebeliklerin büyük bir çoğunluğunda demir eksikliği görülür. Hamilelik dönemi içerisinde hem bebeğin sağlığı hem de anne sağlığı için demir en önemli maddelerin başında yer alır. Vücut anneye dahi zor yeten bir demir kapasitesine sahipse, hamilelik döneminde var olan demir kapasitesi çok kısa bir süre içerisinde biter. Gebelik dönemi ve doğum anında yaşanan kayıplar, telafisi zor olan kayıplardır. Bu nedenle gebelik dönemi, demir eksikliğinin yaşanması konusunda, anne adayının en savunmasız olduğu dönemlerin başında yer alır.
Bebekler ve çocuklarda, hamilelik döneminde, sonrasında ve gelişim döneminde, beslenme alışkanlıkları nedeniyle hemen hemen yarısında demir eksikliği görülür. İlk 3 ay ve 6 ay gibi bir zaman diliminde çocuğun vücudu demire tamamıyla açtır. Anne sütü, çocuğun en önemli demir kaynaklarından biridir. Anne adayında demir eksikliğinin olması veya çocuğun anne sütüyle beslenmemesi gibi durumlar nedeniyle bebeklerde ve çocuklarda demir eksikliğinin görülme riski son derece artar. Çocuğun doğmasıyla birlikte ilk aylarda yeterince demir takviyesi yapılmazsa, ilerleyen yaşlarda da demir eksikliği problemi devam eder. Çocuğun doğru besinlerle beslenmesi ve anne sütünden maksimum düzeyde faydalanması, demir eksikliği risk faktörünü büyük ölçüde ortadan kaldırır.
Demir eksikliği komplikasyonları kişiden kişiye farklılık gösteren komplikasyonlardır. Genel olarak konsantrasyon eksikliği, epileptik durumlar ve huzursuz bacak sendromu bu konuda öne çıksa da demir eksikliğinin aşırı problem çıkardığı kişilerde çok daha şiddetli veya farklı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bu komplikasyonlar kişinin iş ve eğitim hayatını derinden etkiler. Bazı durumlarda sosyal yaşantısının da zarar görmesi ihtimaller arasında yer alır.
Demir eksikliği nedeniyle ilk evrelerde konsantrasyon eksikliği nadir görülür ancak orta ve ileri evrelerde konsantrasyon eksikliğinin fazlasıyla görüldüğü söylenebilir. Demir eksikliğinden en çok etkilenen organlardan birinin beyin olması, konsantrasyon eksikliğinin en önemli nedenleri arasında yer alır. Beyne kan vasıtasıyla yeterince oksijen taşınamaması, birçok beyin fonksiyonunu etkilediği için konsantrasyon sorunu kaçınılmaz bir hal alır. Demir eksikliği giderilse bile konsantrasyon eksikliğinin giderilmesi zaman alabilir. Hatta bu durum nedeniyle bazı kişilerde uzman bir psikiyatri desteğinin şart olduğu görülebilir.
Yine demir eksikliğinin beyne vermiş olduğu zarar nedeniyle kaynaklanan huzursuz bacak sendromu, direkt olarak dopamin eksikliğinden kaynaklanır. Vücutta demir eksikliğinin olması, dopamin seviyesinin de düşüşüne sebep olur. Dopamin yeteri kadar salgılanamazsa, birçok sinir zarar görür. Huzursuz bacak sendromu da tam olarak bu noktada devreye girer. Normal şartlarda geceleri, vücut zaten dopamin salgısını azaltır ancak demir eksikliği varsa bu salgı çok daha az bir şekilde vücuda beyinde salgılanır. Bu nedenle huzursuz bacak sendromu görülür ve demir eksikliğinden ötürü en çok görülen komplikasyonlardan biri olarak bilinir.
Demir eksikliği sonucunda beynin etkilenmesi nedeniyle epileptik durumlar da görülebilir. Demir eksikliği beyinde ani elektriksel boşalmalara yol açar. Bu durum epileptik durumların sıkça görülmesiyle sonuçlanır. Kişinin aniden bayılması, titremesi, kasılması ve epilepsi nöbeti sırasında görülen her türlü belirtiyi vermesi oldukça doğaldır. Epileptik durumlar genel olarak ileri seviyedeki demir eksikliği nedeniyle ortaya çıkar.
Demir eksikliğinin önlenebilmesi konusunda ilaçlar veya tıbbi tedavilerden çok beslenme alışkanlıkları büyük rol oynar. Kişinin vücudun ihtiyaç duyduğu, bol demir içeren ve doğal besinleri tüketmesi, demir eksikliğinin büyük ölçüde önüne geçer. Doğru beslenme alışkanlıkları sayesinde vücut normalde ihtiyaç duyduğu ve ilerde de ihtiyaç duyabileceği kadar demir depolar. Böylelikle demir eksikliğinin önüne geçilebilir. Demir eksikliğinin tedavisinde de yine beslenme faktörü etkin bir şekilde kullanılır.
Kişinin hazır, işlenmiş ve kanserojen madde içeren her türlü gıdadan uzak durması, demir eksikliğinin önlenebilmesi konusunda ilk adımlardan biridir. Bununla birlikte demir içerikli gıdaların tüketilmesi büyük önem taşır. Dana ve koyun eti baştan olmak üzere, kırmızı et ağırlıklı beslenmek, vücudun yeteri kadar demir depolamasına ve demir eksikliğinden korunmasına yardımcı olur. Karaciğer, bakliyatgiller, üzüm, yumurta sarısı gibi gıdalar da yine demir eksikliğinden korunmak adına tercih edilebilir. Ebeveynlerin çocuklarına ilk 6 ay içerisinde anne sütü vermesi, sonrasında ise ekonomik durumları yeterliyse demir ağırlıklı mamalar tüketmeleri önerilir. Bu sayede demir eksikliğinin önüne etkin bir şekilde geçilebilir.
C vitamini bulunan birçok gıda, belirli oranda demir içerebilir ancak C vitaminin demir eksikliği konusunda daha farklı bir önemi bulunur. C vitamini, vücudun demir emiliminin arttıran en önemli maddelerin başında yer alır. C vitaminiyle birlikte demir içeren gıdaların tüketilmesi, vücudun çok daha iyi bir demir deposu olmasına imkan tanır. Portakal, mandalina, limon, kivi, maydanoz, çilek, kavun, biber, rezene, patates, lahana, soğan ve taze fasulye gibi birçok gıda, önemli oranda C vitamini içerir. Demir ağırlıklı besinler tüketildiği zaman söz konusu gıdaların tüketilmesi, vücudun daha fazla demir depolamasına yardımcı olur.
Kafein, vücuttaki demir emiliminin azalması ve var olan demir deposunun da boşalması konusunda etkin rol oynayan bir maddedir. Sürekli olarak kafein ağırlıklı besinleri tüketen kişilerin büyük bir çoğunluğunda demir eksikliği gözlemlenir. Kişinin kafein tüketimini sınırlandırması, vücuttaki demir deposunun ve seviyesinin artmasına zemin hazırlar. Vücut demirden daha çok faydalanır ve demir içerikli besinlerin sindirimini çok daha etkin bir şekilde gerçekleştirir. Bu nedenle kafein tüketiminin bitirmek yerine sınırlandırmak, demir eksikliğinin önemli ölçüde önüne geçer.
Demir eksikliği yetişkinlerde farklı çocuklarda farklı belirtilerle ortaya çıkar. Ortak belirtiler de vardır ancak çocuklarda demir eksikliği daha farklı gözlemlenir. Çocuklarda en önemli demir eksikliği belirtileri arasında, çocuğun akranlarına göre yaş olarak daha küçük durması belirtisi öne çıkar. Demir eksikliği yetişkinlerde vücut yapısına pek etki etmese de çocuklarda gelişim çağında fazlasıyla etkili olur. Vücut yeteri kadar gelişemez ve bu nedenle çocuk yaş olarak küçük gözükür. Ayrıca çocuk daha çabuk yorulur, geç konuşmayı söker ve yürümeye geç başlayabilir.
Demir eksikliği konusunda ilaç ve beslenme programlarıyla tedavi sağlanır. İlaç tedavisinde, hastanın vücudunda eksik olan vitaminler saptanır ve hem demir eksikliği için hem de eksik vitaminleri sağlanması için gerekli olan ilaçlar reçete olarak yazılır. B12, demir ve folik asit ağırlıklı ilaçların bu süreçte kullanıldığı görülür. Ayrıca demir eksikliğine iyi gelen ve vücutta demir emilimini arttıran besinlerin tedavi programı içerisinde yer aldığı söylenebilir.
Demir eksikliği direkt olarak bir kanser belirtisi olarak kabul edilmez ancak bu hastalığa sahip olanların %4-5’i kadar bir kitlenin kansere yakalandığı tespit edilir. Demir eksikliği görülen kişilerde aynı zamanda mide ve bağırsak kanserlerinin öne çıktığı görülür. Sindirim sisteminin yaşadığı sorunlar, demir emiliminin azalmasına ve haliyle demir eksikliğine yol açabilir. Söz konusu sindirim sistemi sorunları ilerleyen dönemde kansere dönüşebilir ve kanserle birlikte demir eksikliği görülür.
Demir eksikliği olan hastaların en çok şikayet ettiği durumların başında aşırı üşüme durumu yer alır. Kişi normal bir havada bile üşüyebilir, el ve ayakları hep soğuk olabilir. Öte yandan kişinin geç ısındığı, aynı etkinin el ve ayaklarda da görüldüğü söylenebilir. Bu durumun nedeni, kan hücrelerinin içerisinde hemoglobin maddesinin az olmasından kaynaklanır. Kan içerisinde yeteri kadar oksijenin taşınamaması ve hemoglobinin az olması, kan dolaşımının belirli oranda aksamasına yol açar. Kan dolaşımının az veya normal seviyede olmaması, kişinin soğuğa karşı daha hassas olmasında oldukça etkilidir.
Demir eksikliği en çok beyne zarar verdiği için öncelikle beyin kaynaklı hastalıkların öne çıktığı görülür. Depresyon bu konuda ilk sırada yer alırken, diğer birçok sağlık sorunu da beraberinde gelir. Bu sağlık sorunlarının büyük bir çoğunluğu da beyin cerrahisi yerine psikiyatri bölümünü ilgilendirir. Demir eksikliği beyin hastalıklarının dışında, bağışıklık sisteminin de ciddi anlamda etkilenmesine neden olur. Bağışıklık sistemi, vücutta yeteri kadar demir olmamasından ötürü yeteri kadar beslenemez ve haliyle zayıflar. Grip, nezle, farenjit, sinüzit ve daha birçok benzeri sağlık sorunu, demir eksikliğine bağlı olarak zayıflayan bağışıklık sisteminin eseri olarak görülür. Demir eksikliği nedeniyle sindirim sistemi de etkilenir ve sindirim sistemi hastalıkları ortaya çıkar. Kabızlık, gaz sıkışması, birden bire aşırı kilo verme ve daha birçok sorun beraberinde görülür. Demir eksikliğinin bu seviyelere gelmeden bir an önce tedavi edilmesi gerekir.
Demir eksikliği tedavi edilmezse en çok beyin kaynaklı hastalıkların ortaya çıktığı görülür. Bu durum iş ve eğitim hayatını derinden olumsuz bir şekilde etkiler. Kişinin algıları zayıflar, zihinsel fonksiyonları yavaşlar, depresyon, halsizlik ve sürekli olarak yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu nedenle tedavi edilmemesi her açıdan büyük bir risk taşır.
Demir eksikliği cinsel fonksiyonların da olumsuz yönde etkilenmesine neden olan bir sağlık sorunudur. Demir eksikliği nedeniyle cinsel istek büyük oranda azalır. Özellikle sürekli olarak yorgunluk ve halsizlik, cinsel istek durumunun olumsuz yönde etkilenmesine neden olan faktörler arasında yer alır. Kadınlarda isteksizlik ön plandayken, erkeklerde ise performans konusunda ciddi sorunlar yaşanır.
Demir eksikliği nedeniyle sindirim sisteminin de etkilenmesi olası bir durumdur. Bu nedenle kişinin iştah kaybı yaşaması ve sindirimin verimli olmaması nedeniyle besinlerin emiliminin azalması, kilo kaybının görülmesine neden olur. Demir eksikliği, kişinin iştahını açan yemekleri bile yemek istememesiyle sonuçlanabilir. Özellikle sindirim sisteminde yaratmış olduğu etkiler, kilo kayıplarının yavaş yavaş değil de aniden gerçekleşmesine sebebiyet verir.Demir eksikliği nedeniyle yaşanan kilo kaybı kolay kolay telafi edilemez.
Yiyecekler ve diğer bazı yöntemlerle vücuda alınan demirin emilimini tamamen ya da kısmen engelleyen çeşitli yiyecekler bulunur. Bu yiyeceklerin tüketilmesi demir eksikliğinin ortaya çıkacağı sonucunu doğurmaz ancak risk yüksektir. Özellikle demirin vücuda alınmasından önce bu besinlerin tüketilmesi, vücutta sürekli olarak demir eksikliği olmasına sebep olacaktır: Çeşitli bitkisel çaylar, kahve, fındık, pirinç, bezelye, soya, bazı et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri.
Demir eksikliğinin ortadan kaldırılması için, eksik olan demirin bir şekilde yerine konması gerekmektedir. Bu, genel anlamda diyetler yardımıyla yapılır. Bazı durumlarda ise takviyeler söz konusudur. Demir takviyesi genelde birkaç ay kadar sürer. Diyetler ise demir oranı gereken miktara ulaşana kadar devam eder. Çok ileri seviyeli bir demir eksikliği vakasında eksikliğin yaklaşık altı – sekiz ayda tamamen geçeceğini söylemek mümkündür.
Demir eksikliği olanlar, kansızlık problemi ile de baş başadır. Doğal olarak bazı durumlarda bilinç seviyelerinde düşük gözlenebilir. Kendilerine fiziki bir zarar gelmesini engellemek amacıyla ani hareketlerden kaçınmalıdırlar. Aniden ayağa kalkmak, hassaslık gerektiren işleri anlık olarak yapmaya çalışmak tehlikelidir. Demir eksikliği olanlar beslenme ve spor düzenlerine dikkat etmelidir. Ayrıca solunumlarını da sürekli olarak kontrol altında tutmalıdırlar.
Demir eksikliğini ortaya çıkaran onlarca farklı sebepten bahsetmek mümkündür. Demir eksikliğinin tanısının konmasından sonra da bu sebeplere yönelik araştırmalara girişilir. Demir eksikliği:
Farkında olunmayan gebeliğin,
Dengesiz beslenmenin,
Adet kanamalarının şiddetli geçtiğinin,
Sindirim sistemi kaynaklı kanamaların olduğunun,
Demirin terleme yoluyla gereğinden fazla atıldığının,
Sindirim problemlerinin varlığının belirtisidir. Bunlara ek olarak çeşitli çevresel ve genetik faktörler de demir eksikliği sebepleri arasında sayılabilir.
Günümüzde demir eksikliği ile oldukça sık karşılaşılmaktadır. Aile hekimlerince dahi bu tedavi sorunsuz olarak yürütülebildiğinden ötürü, akut olarak gelişen eksikliklerde aile hekimlerine başvurulması yeterlidir. Eğer daha kompleks bir sorun olarak görülüyorsa dahiliye bölümlerinde de demir eksikliğine yönelik tanı ve tedavi süreçleri başlatılabilir.
Demir eksikliği, demir eksikliğini ortaya çıkaran sebep ortadan kaldırılmadığı müddetçe tekrarlar. Bunun önüne geçmek için doktorlar vücuttan eksilen demiri takviye ederken aynı zamanda da sebebine yönelik tedavi girişimlerine başlamaktadır. Hastanın beslenme düzeninin değiştirilmesi, sindirim sisteminin incelenmesi ve adet kanamalarına yönelik bazı girişimlerin yapılması tamamen demir eksikliğinin tekrarlamaması amacıyladır.
Demir eksikliğinin ortaya çıkmasında onlarca farklı faktörden bahsedilebilir. Bu faktörlere yönelik risk grubunda olanlar da demir eksikliğini yaşama riski ile karşı karşıyadır. Genelde kadınlar, adet düzeni bozuk olanlar, rahim veya rahim ağzında polip olanlar, mide sorunları yaşayanlar, genetik faktörlere sahip olanlar demir eksikliği ile karşılaşma ihtimali olan kişilerdir.
Demir Eksikliğine İyi Gelen Besinler
Dünyada en çok rastlanan besinsel eksiklik olan demir eksikliği ve kansızlık, hamile, emzik çağında bebeği olan kadınlarda sıklıkla görülmektedir. Her iki kadında bir görülen bu hastalık bir çok sorunu de beraberinde getiriyor. Akıllara gelen ilk sorular ise şöyle, demir eksikliği olanlar nasıl beslenmeli ve ne yemeli? Demir eksikliği nasıl giderilir? Demir içeren besinler nelerdir? Demir eksikliğinin belirtileri nelerdir? Demir eksikliğinin tedavisi nedir? Bu tür soruların günümüzde sıkça sorulması nedeniyle Demir eksikliğini önleyen besinleri araştırıp konu olarak ele almaya karar verdik. Özellikle kadınlarda fazla görülen bu hastalık doğru ve dengeli beslenilerek önlemlerinizi alabilirsiniz. İşte demir eksikliğini önleyen besinler;
Demir Eksikliğine İyi Gelen Besinler
Dünyada en çok rastlanan besinsel eksiklik olan demir eksikliği ve kansızlık, hamile, emzik çağında bebeği olan kadınlarda sıklıkla görülmektedir. Her iki kadında bir görülen bu hastalık bir çok sorunu de beraberinde getiriyor. Akıllara gelen ilk sorular ise şöyle, demir eksikliği olanlar nasıl beslenmeli ve ne yemeli? Demir eksikliği nasıl giderilir? Demir içeren besinler nelerdir? Demir eksikliğinin belirtileri nelerdir? Demir eksikliğinin tedavisi nedir? Bu tür soruların günümüzde sıkça sorulması nedeniyle Demir eksikliğini önleyen besinleri araştırıp konu olarak ele almaya karar verdik. Özellikle kadınlarda fazla görülen bu hastalık doğru ve dengeli beslenilerek önlemlerinizi alabilirsiniz. İşte demir eksikliğini önleyen besinler;
Demir eksikliği sorunu yaşayan insanların yapması gereken en önemli şeylerden bir tanesi de düzenli beslenmektir. İnsanların akıllarına gelen ilk soru ise demir en çok hangi doğal besinlerde bulunuyor? Sizler için demirin bulunduğu besinleri araştırdık ve derledik işte onlardan bazıları;
Demir en çok hayvansal besinlerde bulunmaktadır. Kırmızı et, balık, beyaz et gibi ürünlerde fazlasıyla demir bulunmaktadır.
Demirin en çok yer aldığı bir diğer gıda ise sebzelerdir. Sebzeler içerisinde fazlasıyla demir bulundurur bu nedenle de demir eksikliği hastalığına sahip olan insanların sebze tüketmeleri en doğal çözümdür.
Demir'in bulunduğu besinler arasında beyin hastalıklarına da iyi gelen kuruyemiş çeşitleridir. Genel olarak hangi kuruyemiş olduğunun bir önemi yoktur fakat doktorlar daha çok fıstık, fındık, kuru üzüm, badem gibi kuruyemiş çeşitlerini önermektedirler.
Büyük annelerimizin genelde kan yapar deyip yedirdikleri pekmez, demir eksikliğine iyi gelen bir başka gıdadır. Özellikle tahin gibi gıdalarda bulunur. Sakın pekmezi süte karıştırıp tüketmeyin bu demir oranını düşürüyor. Pekmezi sade ya da meyve sularıyla karıştırıp tüketin.
KAYNAKÇA
Demir Eksikliğini Önleyen Besinler (neoldu.com)
https://www.neoldu.com/demir-eksikligini-onleyen-besinler-1543h.htm
Kansızlık (Anemi) ve Demir Eksikliğinin Oluşması - Prof. Dr. Tansu Sipahi
DEMİR EKSİKLİĞİ | Prof. Dr. Metin ÖZATA (endokrin.org)
Demir Yüksekliği Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir? (uzmandoktor.net)
Demir Fazlalığı Belirtileri Nelerdir? Kanda Demir Fazlalığı Semptomları (mavikadin.com)
Demir eksikliği tedavisi | Anemi