Her şeyin gittiği yorgunluklar adasından yazılan bir dağa sürüyorum limanı. Güzel diye çıktığım bu yuvadan yolu kırık bedenlerle ayrılıyorum. Belki faydası yoktu dolu beynin bir insana neferden başka nefes gibi şanlı bir şeyse. Belki anladığımdan daha kısasını anlattığımdandır. Buna yakarırken an be an. Kıvrım kıvrım kıvrılıyorken belki de benim şu acizliğim daha bi yoruyor sanki. Bir şeyler başarma isteğinden daha fazlasını gerçekleştiremezken bile çok fazla oyun kaybettim hep ve kendimi ısrarı olmayan yuvalara hapsettim belki de. Sayfalar sayfalar döküldü ellerimden ve hayalin peşinden koşarken öğrenme yaşım gidiyor ellerimden. Bu ne denli cesaretli ellerdir ki sanki son 6 yılıma girmiş yaşım. Ve belki de bu yazılan sayfalardan daha hızlı geçiyordur ki hayat tahminlerim daha da kendini belli ediyor sanki. Ey kıymetsiz sevgisiz aç kalmış halktan yana yoksulluğum, ey gözleri kıymetsiz neferden solmuş mahkumluğum. Bir zamanlar kahraman bir mahkuma belki inanırdım da ne kadar sürede kaybettim bu hayatı. Çok garip şey ağlamak anne. Çok garip şey gecenin bir yarısı gelen mesaj silsilelerinde bir bir boğulmak. Soğuk bir havuzun kollarına bırakmak gibi sanki kendini. Ellerine bıraktım sanki kendimi ellerine. Soğuk duygular arasında yeteneğimi kaybederken düştüm yokuşlardan ne kadar iyi olduğumu unuttum belki de. Ne garip şey böyle delice ağlamak anne. Buğusu gece dağıtan şarkılar dinlerken onu yazan dağılmış sanatçılar tanımak ne garip şey. Yaparken şiirlerde garip akımı bir neşe ile kahkahayla boğulurken bir adım daha koşarak ayrılmak kahkaha evlerinden. Şuh gülüşlü kadınlardan aydım ne kadar yakışıklı olduğumu. Oysa yaşamak bu hayatı bir geceden farksız karanlıklarda yoluna girdim kendimin.
Saz ağlama yine de hareketsiz. Piyano hakaret ediyor sanki geçmişine alaysız piyano. Özür dilemeyen saza bakan piyano. Bir siyah eriyor parmaklarına beyazın. Kar yağıyor üstüne tahta sazın. Saz niye ağlamadın öylesine kederli piyano gibi tiz ve titiz. Temiz bir tuş hayat basıyor ve ben de kelimelere basıyor gibi daktiloda şarkıyı hareketlendiriyorum ritimle. Benim kalp ritmim ve karnım isyan ediyor iştahını fazla kaçırmış soğumuş ısıtılmış yemeklerden. Müziksiz daha iyi yazıyorumdur belki. Kim olduğumu nereden geldiğimi ve bunu okuyanların kim olduğunu bilmiyorum. Ne kadar garipmiş garip.
Böylesine böyle ve belki de uzaklaşan kıyılar içinden iç anadolu düşüyor ellerime. ve anlıyorum aşk batıdan doğuyor ve aşk aslında hiçbir zaman var olmuyor. aşk filolopi bebeğim. aşk büyük saygısızlık etti.
Be First to Post Comment !
Yorum Gönder