Soğuk mermerden binalar gökyüzünü kapatır Giderek şıkışan, daralan nefesim gibi
toprak sokaklarında titreyerek sürünen bir solucanım.
Yitik yarınlarıma pejmurde bir kılıkla;
değil kahrolası insanlık uğruna,
kendimle alay etmek için sürünüyorum.
Bu şehrin çürümüş insanlarıyla beslenirim
Onlarda sahteliğin en keskin şemalini, kırdığım buğulu camlar ardından tüm çıplaklığıyla gördüm ben.
Birbirine benzeyen çirkin suratların yankılanır kahkahaları
loş odalarda gece yarıları
Bir iğrelti duyarım uzaklaşamam şahsıma münhasır ıssız sokaklardan kaçamam.
Kulaklarımı çınlatan boğuk sesler hüzmesi
giderek açılan gözlerimi yakınca son bulur mu donukluğum ve uykulu halim.
Başımı gömdüğüm nemli yastığımın altında süregelen yok oluş arzusuna sığırım.
Ve bir tabureye çıkan ürkek bacaklarım toplanan kalabalık önünde beni ayakta tutmaya çalışırken
Boynum dimdik, mürekkep sinmiş lekeleri hala ıslak olan darağacına uzanırım.
Beni taşlayan kalabalığın ritminden cesaret alırım
Soğuk mor tenim ve titreyen parmak uçlarımdan kayan bilincim
Son gördüklerimi hatırlarım,
ceninler ayaklarından asılmış kanları rahimlerinden kadehlere damlamış.
DADA
Be First to Post Comment !
Yorum Gönder