Rahatlıyorum betonların soğukluğundan doğan fırsatlarla yaşamam gerek. Öyle bir yaşam saklıyorum ki içimde. Öylesine bir sanat. Düşünmek dururken şölenine ve bir patırtı kopuyor belki de aklımdaki cümlelerden ama daha çok sıkılaşıyor kaldırımlar. Ahmet Haşim ektim bu sokaklara ve birer birer aşındılar, sokak birden bire karanlık ve lambalar dostum oldu. Hayatım belki de çok aydınlık ki yetmiyor köşe başları. Işıklar dönüyor köşelerinde ilkin ışıma ilkin bayırlar. Yoksul yokuşta yorulur ve hırsızların elleri pistir. Bir yaşımdaki ben kurdum büyüttüm cümleyi. Ölmediler yazıya geçirilen soluk buharlaşıp uçuyor kitap arasında her organik koku kitaplarıma doluyor. Sanat düzeltir mi insanı. Ne acı geçiyor ne de acıyı yaratanlar. Bu bağlaçları kullanmam çünkü olumsuzdan olumlu çıkarır. Negatif tam sayılarla çıkarma yapmam. Hep pozitif toplarım. Her toplama bir çıkarma işlemi gibi bu metafor içinde. Sevmedim biraz da abartı gösteren bir şey aslında.
Dünya günaydın ve hayır sabahları. Yorgan altında üşüdüm çoraplarım soğukmuş. Yağmur yağıyor ve ıslak cuma günü bugün. Şemsiye unuturlar ıslanır çünkü şemsiyeler. Eleştiri basamağı sızlatır edebiyat değil şemsiye açana kadar. Kapanan bir siyah güneşi. Ben güneşi geceleri sokak lambasında bilirdim. Sonradan çok aklımı aldı. Anlatıcı uykumu getirdi uyumadım. Artık hikaye sonlarını bile okumuyorum çünkü sonlar mutlu son istiyor. Ben bunu gerçekten ister miyim. Hayat filmin ilk üç saniyesinde anlatıcıyla başlamıyor. Doğmadan fragman vermiyorlar. Bu o kadar saçma ki. Ben oysa her fragmanı kendime şekillendiririm. Adını İngilizce koymam sır gibi saklı çünkü domates salçası akıyor yanaklarına doğru. Hayat kelimesi ders olarak girdi üçüncü sınıfta. Sonra müfredattan kaldırdılar artık düşük not alamıyorum. Edebiyat koydular lisede adını. Aşkı ve ızdırabı da dahil ettiler sonra en düşük notları edebiyattan aldım hep. Siz istemez misiniz günahsız ölmeyi. Mürekkep biter benim hayatımda. Bunu okuyanlara değil yazanlara anlatırım çünkü okurlar ayrıntı unutur. Acaba kaç yıl sonra hatırlanır. Ya da hiç hatırlanmayacağına bahse girerim. Orhan Veli gibi bir memur olurum. Şair mi olacaksın yoksa. Onlar kaç para sayar aylıktan ceplerine. Acı mı çekeceksin yoksa düşünmeyen bir aptal daha mutlu olur abdaldan. Siz demiyorum artık. Biz memur olunca mutlu oluyoruz. Aç kalınca seviniyoruz. Ay sonunu getirmek en büyük zevkimiz. Okuma oranının yüksekliği gibi hayatımız. Kitaplar yiyemiyorum bir ekmek almaya giderken bunun hayatınızdaki kalitesini düşünün. Bizde açlık daha önemli her gün aç ölse toplumlar edebiyata gerek kalmaz.
Yeni etkinliğin ilk sorusu ;
Ya bir mum ya sokak lambası. Mumlar bitince çevresini aydınlatmaz. Çevresini yakar unutma. En parlak ve sıcak ateş tungusten metali mi. Kağıt yakmak daha bir ısıtıyor beni.
Be First to Post Comment !
Yorum Gönder