Her şeyin içinden çıkan bir yığın şeyden başka bir şey değildim diye başlıyor film. Kuralları bozuk ve tutarsız yaşamın gerisinden bakıyor göğe yani yalnızlıkların yağdığı geceye. Aydınlık hem yakın ve istesek binlerce mil var aramızda. Hal baskısından ve kafa doluluğundan başka bir problemi getirmiyor. Her boş sayfa yenisini doğuruyor. İnsan ancak tehlikedeyse bağırıyor çünkü bir kuş değildik anlaşılan. Çünkü yazmak sizde bir mevsimdi galiba mutluluk mavi çocuk aşağıya atladı bahçemizden. Cesaret edip de alamadım anlamını şiirin. Yargılı seçerdiniz kapakları. Kitaptan bahsettim anlamlarınız kapak oldu kitabıma. Hep ve sebep aramak arasında, klavyenin son götürdüğü baskı yeni bir kitap doğurdu hayatımda. Umursamazlık yığınında asgari ücret veren devletin kölesiyim. Efendim bile bir zamanlar köleydi şimdi ilahiyat mezunu bir efendi. Yönetiyor, dogma bir sınıftan ve o köylü bir anadan dogma yani doğuştan itibaren itibar gördü halktan. Böyle tehlikeliydi ve ben de tehlikeyi çok seviyordum. En azından en büyük kayıp yaşamımdı ama tanrı hep benimleydi. Anlamazdınız veya bir hayale tutuklu kalmıştınız siz. Aklını kaybeden bir yazarız biz. AKILLI ÇOCUK OLMAZ ve hayal ederler evreni. AKILSIZ BİREY OLMAZ ve hayal edilen evrende yaşarlar. Bu 3. sınıf felsefeniz kapitalizm ve siyasi sınıf birliğini doğurarak bizim imkansız oylarımızı medyayla baskıya aldınız çünkü pusuladaki adamlar kadar sınırlıydı aklımız.
Yine de seviliyorduk ve seviyorduk her şeyi. Böyle başladı en başından durulan ifadeler. Boş sayfa bizim dodurmamız gereken kişiliğimizdi. Söyleyemediklerimizi ölümle ya da sanatla sonlandırdık. Hala biliyor musun, yaşamın emeğinde görüyor musun, dedim ki doğumunla öldün sen ve sadece acımasızlıkları görüyormuşsun. Bak yeni bir ay yeni bir gün yeni bir düzen. Seni dinleyen ikinci bir ifadeyle noktaladı inancını, sözlerine gözlerine inan. Tek sen kalacaksın hayatın tozlu yolunda. Bir bakışla dondurdun maratonu ama devam eden büyük bir beklenti önündesin. Birinci sınıf bir öykünün giriş cümlesi temel bir kelime olamaz ama vicdan en büyük savaştır yine savaş önünde. Yaşamadım ve görmedim, dostluk çok eskide kaldı yollarımın. Yürekte acıyan bir yarayı yutkundun ve hala yargılıyorlar dönmüşler sana. Bir çöpçü bir hakim bir garson bir işçi bir öğretmen. Herkesin içinde ölü meslekler sıfatlaşmış karakterler. Yine aynada bak sizin kavganız yaşamla. İşçiler bağırıyor ellerinde karanfil halk türküsü önünde hak savunucuları ama adaletsizlkle dönemezdin maymuna. Teoride bir hayvandın ama duygularla anlamaya çalıştın kelimeler bir avukattı ama adaletle yargıya bağladın sanatın en büyük yargıcı toplumdu ama sen parayla sakladın ölüm önündeki en büyük engeldi şimdi tanrıyı kendine sakladın. Bir fikir ve bir zikir aklının ucunda kalmış geçmişine diyorum. İyiliğin bir ödülü mü vardı ya da kötülüğün kendini kaybettikten sonra. Neden duruyordu yaşamadan geriye kalanlar. Amaçsız bir karakter getirdim önüne ama bir köpek bile havlardı bazen şimdi havlama zamanı bu klavyenin üstünde. Anlamadan eleştirenlere ve tolumun önünde kalp kıranlara. Kendi yüzün gösterir geldiğin sınıfı eşrefi mahlukat diye kandır kendini. Ne o düzen gitmedi hoşuna onur ve haysiyeti bırakmak en sonunda , postmodern sapıklıklar ve en büyük bilimin önünde engel olunamayan sorgulamalar. Çözemedi yaşarken boşluğun gerisinde kalan hayatı. Bilinmezliğe çıkılan doygun ışık formunda e=mc2 sonrasında koyuldu önüne sırayla düşünen bireyler. Eğitimle ön yargılandım sonra dinle sönümlendim ve şimdi kelimelerimle aşıyorum bendimi. Hayal etmeyi unutmadım henüz ve şükürler olsun çocuğum ne bir katil ne bir hırsız ne bir doktor ne bir hakim. Mesleğe bürünen karakterlerden farkım bir çocuğum aslında. Henüz gülümsüyorum ve fikirlerim benim içinde kaybetmiyorum hiçbirini. Asgari ücretle okuyabilirim bir kitabı ya da 15 yıl kredi çeken bir memur ama unutmayın ki ben bir çocuğum ve çocukların paraları günahları olmaz hayalleri olur.Beni büyütmek isteyen eğitime ve beni dogmalaştıran zihinlere.
Be First to Post Comment !
Yorum Gönder