Bir gün yine başladı şiirsellik. Sanki anlamsız karalamaların üstüne oturmuşum ve annem gözyaşıyla avutuyor oğlunu. Hayatım kitaptı ve başka başka kitaplar gösteriyorlar , bir tozlu rafım vardı gerisini kuruntuya kaldırıyorlar. Bir boş sayfa var duygulara kırılan, sınavım bile başarıma yutkunuyor ama her başarısızlık beni açlığa itiyor kendine kendin kadar acıyabiliyorsun ancak. Yazdıkların kanadıkça yürekte ya deliliğe sürüyorlar ya da arabasız bir adam sanıp kara yolunda itiş kakışın arasındasın bir sürü adam la bağırma virgülden sonra bile isyan etmeyince gülücük surata nokta konur bas yola devam et. Ne anlattığın açıklığına sayanlar sövmeyi bir maharet sansalar da ben hapsettiğim bir kelimeye sığındım. Ama bunlar arttıkça gözyaşı dinmez aşk diye ağlatıp çok incinen bir yazın üstüne düştüm ve gece de inci aydı. İsmimin ağrımasına rağmen karınca koşuşu yolluğumda zamanımı bir edebiyat saydılar. Yaz diye tavsiye ettiler bana soğuk kış gibi davrandılar. Ama kar daha sıcaktı çünkü yüreğimi buldum. Hastalıklarım başımı aştı. Tek ve renkti hayatım. Renksizlik bile ya siyahı ya beyazı soktu kafama. Bir kumardı ki onca şey yediğim ekmek asaldı. Kendim hariç kimseye bölünmezdim ama kendimden başka herkes birdi gözümde.
Duygusuz köpek diye bağıranlar akıllanmazdı ve ben acımasızdım ve sen çok insafsızsın. Bir kere şunu bilmeliydim bu yazdıklarımı bir kişi okudu ve karakterler bile bazen kişiliklere aynada bağırıyorlardı. Anlayınca kulağım çınlıyordu. İsim isim ayrıldı acı çekenler ve yoklama aldı tanrım. Elini öpünce büyüklerin atıldık sıcacık cehennemden üstelik de cennette kıştı. Okumayı bilmeyenler takıntı sandı ama yazmayı bilenler bile kimi zaman okuyamıyordu. Çünkü üslup diye bağırdı genco yaşamım bile bir figürandı. Oynasın koçlar gibi koyunlar da kuzularda acıdan melerler. İnsan öleceğini bilince ancak haykırıyor ve inekler mezbahaya gideceği zamanı bilir ama ben daha yeni öğrendim öleceğimi. Bilmezdi acı çekenler ve okurlarsa güzel diye geçerler ama sevgili boğazımın yırtılmasından ve yükselen ittifakların duygularımı baskıya almasından ibaret yüzyılı sanki sınavla kazandım. Ölünce dahi kendini bilmez dedin. Ben sana dememiş miydim? O zaman yaşamı severek yaratsaydın. Ezberlerken gül papatyayı. Gül kendini papatya sanmış ve ben burada anlatırken derdimi anbean ve tatbikatıydı hayatımın.
Hiçbir gül başlamadı erkenden koşmaya hiçbir gün güneşli değildi görmeyene ve hiçbir güne katlanamazdı sevmeyen çünkü elimden fatalizm aldı kaderi ve determinist insanlar tartıştı yeteneğimi. Bu adaletsizliğe isyan etmiştim ve sen bu adaletsizliğe meydan okuyordun. Şimdi dinle benim sorumluluğum var diye anladın, benim sorumluluğumu ekler bile dinlemedi ve ne olduğumu inan ki bilmiyorum. İnsan unutmak için bulmuş içkiyi. Birazdan tekrar hatırlayacak yaşadığını. Tutkusunu rüyasında görüyorsa insan, o zaman çaresiz. Ve ben neredeyim hiçbir fikrim yyoktu ama zikrim çok ağlıyordu.
çok güzel yazıyorsun, iki kere okudum yazını. biraz karışık, her cümlesi çok farklı şeyi anlatıyor gibi hissettiriyor ama bir yandan kendini okutturuyor. cümlelerinin üzerine düşünülebilir. burayı çok sevdim: "Ezberlerken gül papatyayı. Gül kendini papatya sanmış." teşekkür ederim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumunuz için.
Sil