Boş bir sayfa size sadece duygu ve düşüncelerinizi söyler ama boş bir beyin size hem karakterinizi hem de nefesinizin durağanlığını vurgular. Bazen sadece yazmak sizi bomboş bir bireye dönüştürebilir ama beynimizin en dolu olduğu her safhada hem davranışlarımızın hem de duruşumuz insanlığa karşı adi bir tavır alıyor ve bu tavırla yaşamaya ömür boyu mahkum kalıyorsunuz. Daha önce hiç kendi karakterinize hapsoldunuz mu? Olmakla ölmek arasındaki bir tercih gibi insanı ipsiz bir uçurtma yapıyor ve sadece ipi olan uçurtmalar isyan edebiliyor peki yaşama hakkınız da alınmışsa bir tanrı tarafından, yargılarınız ve kayıp ruhunuz ne olacak? Her gün sorular soran ve sorulara yenisi eklenen felsefe dünyasında asla cevap bulamadınız ve asıl cevap da ilk dokunuşla dünyaya ilk temasla başlıyor. bu temasın anlamsızlığı ve kendi duruşunuzun boşluğundan yararlanırken anlatacak kimseniz yoksa zedelenen bir kalple ızdırabı yaşamaya başlıyorsunuz ve sakınılan insanlar tarafından yabancılaşmış dünyanın mahkum perilerisiniz. Ne bir keşif ne de suratınıza tükürüp size bir tokat atan yargılarınız.
Şimdi yukarıda bahsettiğim beyaz kağıt bir insan çiziyor ve bu insandan ümit bekliyorsunuz. Sizi bu boşluğa sürükleyen her şey her anlamsız yargı karakterinize bir çizik atıyor. Size deli diyen her bir varlık aslında birer yokluğa her ses de baş ağrıtan bir yarasaya dönüşüyor. kendinizi kilitleyebilirsiniz ama maalesef dostlar yetmiyor çünkü çevredeki anlamayan insanlar sizi bir başkası yapmak için çabalıyor ve o kayıp kişiliğe ve esere dönüşürseniz bir kul yapısına hapsolursunuz. Bu hapis yılları dört duvar arasında kalmaktan daha iyidir çünkü bu hapis yıllarında bekleyen karakterler sizin yarattığınız küçük düşünsel ögeler. Durmak ve sürünmek gibi bu durağanlık ve sevgisiz eziklik bedeninde esmek isteyebilirsiniz ama o boş sayfayla büyük bir kavga başlattınız. Bu kavgayı oluştururken hiç düşünmediniz ama size kimse de yardımcı olmadı ve olamaz da . Sadece nefes alırken destek olabilirler onda bile tüm işi kalbiniz ve sizi yarattığını düşündüğünüz tanrı yardımcı olabiliyor.
Bir sokak oldu şimdi her şey ve o sayfaların sayısı giderek arttı ve bir refleks hareketiyle kalpteki karamsarlık ruhun bir bütün halinde yöneticisi oldu. Yazmayı bıraktığınız an içinize işleyen kirli boş ve terkedilmiş bu kasabamsı mavilik hem özgürlüğü hem de ölümü arzuluyor. Siz yazarken mutlu olurken psikoterapinin bile bulamadığı çare sizi tersine çeviriyor ve aynadan ters yüzünüze depremsel duygulara fiziki uyanışlara hazırlanıyorsunuz. Kavga yeni başlıyor.
Kavganın içinde tadarken ve henüz itilmemiş arkadaşlıkların yanında herkes hayatta kalmaya uğraşıyor. Siz kendi dünyanızdasınız ama başka herkes bir fikirle yazımınızı ve hayatınızı ağızlar dudaklarına bulutlar salyasında boğumlanmaya zorluyor. Bu boğumlanma hem ağrı hem de dinsel bir iyilik içgüdüsüyle tanrıya koşuyor. Anlamsızın peşinden gitmek ve tekrar kendinizi inşa etmek için bulmanız gerek hem çocukluğu hem de erezyonik ve ereklenmiş hafızayı.
Her şey yeni başlıyor. Başlama başlanış sanılmak ve geriden kalkış hepsi aynı kapıya çıkıyor sadece biri sizi istiyor diğeri oyalıyor. Fiziki materyal para sizi gerçek bir sokağa veya parasız bir oluğa döküyor hem iç yangını temizlemeli hem de volkanik patlamaya engel olunan bir katık hazırlamalısınız. Bu katığın yanına bir de aşk denilen betimleme tuzağı yerleşirse vay halinize. Devamı bir gelir bir kesilir. Sizi ya siz ya da beni ben ama kimse şüphe etmesin her bedenden. Artık yorulmuşuz birçok teşhis ve tehdidin ardından bulmak ve bu yolda kaybetmek gibi bir uğraşla salıncaktan pembe bir dünya. Kendi şiirsel varlığınızdan biri gerçeği gör diye bağırıyor. Ne dinliyor ve işitiyorsunuz da sizi zedeleyen bu elmaya katlanıp dünyaya gelebiliyorsunuz. Ya da hala inanmaktan korkan bu nesil ihanete uğramayı unuttu. Sevmek nefret ve sevilmek arasındaki çizginin kesmesinden korkarken gülecek anlamsız öğütlere nesne olup kendinizi avuntuya atın. Ve boş sayfayı en sonunda da fırlatıp uzaklaştırdınız. Çünkü beynim yorgunluğa asla alışamadı.
Yorulmuş bedeni ve tıkılı kalan bir beyni kafatasımın içinde gıdıklı bırakmak hem keyif veriyor hem de ne olduğunu bilmediğiniz bir deryaya sürükleniyorsunuz. SİZLİ kelimeler beni de rahatsız etti ama beyne itaat kelimeler yargı sağlayan yüklemle karaktersel kavga ise beyni kutuya sıkıştırmakla olur. Herkes yazarak geçerken kimi ölüyor kimi de ölüyor. Ağrılar bütün bir bedeni sizin dünyanız da benim dünyama kayıtlı bir birey kalıyor. Ve ben hem ağlamaya hem de duygularınıza yaklaşmaya başlıyorum. Yazmayı yaratıcı şiirsel ve yazı diye ayırmak bu bedene ve o boş sayfaya büyük bir hakaret olurken sadece acı mı çekmek istiyorsunuz yoksa gülücüğünüzde tebessümel ünlem mi? Buruk ve yorgun kırık ve dalgın... Her yeni kelimeyle derinleşirken bu sokaktan kaçıp siz de evren bulmak istiyorsunuz ama evren bulamadınız çünkü o sık duyulan söz ruh ve beden ayrımı arasında ibadetsizlik fütürü. Başka da kimse yok zaten. Bunu okuyan ve işleyen kağıda belki bir gün anlarlar diyorsunuz ve sıkıntı yok abi yazmaya devam diyor bu kağıt. Yoksa nasıl dayanabilirsiniz?
Biraz daha sabredersem sadece beyaz sayfalar dolmakla kalır oysa yukarılardaki en temel fikir sadece ruhunuza bağlı kalır. Her ne kadar bir karakteriniz olmasa da düşünülen her boyut sizin dipsiz kuyunuzda sansürleyemeyeceğiniz eski bir hikayeye tahammül eder. Burada ders ve test diye yalvarmak tam bu noktada tıkanıklığa geçişi sağlar. Çünkü belki de geçmişi de o dünyaya sığdırdınız. Hintlilerin dediği gibi evrimsel terkrarlar yeni bireyleri meydana getirdi. Sayısız bu yargıyla seni de dinleyen bir mürekkep kalmamıştır. Ama yüzünüze bakan bir orduyla yakaladınız her şeyi. Okuyanların bile anlamayacağı ve senden başka herkesin bir karalama diyeceği yazınsal ifade sizin sakinliğinizi ve karakterinize bir geçiş de sağladı. Biraz olsun dış dünyaya açılmak evreninizi büyütememek büyük bir tepkiyi başlattı. Siz artık çocuk olmadınız ama kuyruğa bağlı teneke çok ses çıkartır. Herkes rahatsız oldu. Artık evrene bir yasa getirmenin ve yönetici olmanın vakti geldi.
Her yeniden bir seriden devam eder her katil bir ölüyü seriyle yakalar. Yapmadığınız ve yargılamadığınız bu süreçle tümde bir parçalama bütünsel bir ayrım oldu. Yıkılan duvarla oldunuz sokak ama bir şehir olamadın. Bir şehir olsan bile bir evrenin yok. Evrenin olunca da evrensellik sağlayamadın çünkü diğer evrenler kendi evreleriyle bir iletişimde ve bu yargılar da daha fazla özgürlüğü kapital tüketime açtılar. Yıkım ve yıkılım bedeni ve yasayı geçer. Kendi karakterler silsilesinde yeni bir mevzu var. Çünkü yönetici her karakterin sahibi sizsiniz ve gerçek dünyada daha fazla insan ve tek yönetici var. O bunları biliyor mu diye düşünürken bir ilke belirdi. Bu ilkenin sensizlik çevresinde olduğunu bir anla ve kendini sese kapatan bir sayfadasın. Bu ya kağıt sesi ya da ruh aleminin yarattığı beyaz kağıt evrenidir. Bu evrenin şiirsel formatından sıkılan okumaz ama bu rahatlığı aşıladığın her beyin de sorgulamaya ve şüphecilik içinde değerleri düşünmeye başlar. Hayat size fazla bir şey vermedi ama sizden alana kadaronca duyguyu barındırdı. Hikaye ve dünyamdaki karakterler böyle başladı demek isterdim ama ben bile bu yönetim çerçevesinde korku salan bir kelimeden tırstırıldım. Bunu bilmek ve öteye geçmek en fazla akılda tutmanın sağladığı tutarsızlık ve edebiyat olduğu bilinmeyen yoğunlukla atlatıldı. Beyaz sayfaya perdeyi açtım.
PERDE 1
Bu yeni evreni ve ters duvarda düz duran kapalı kutu sandığın bu dalgayı hepinize tanıtarak yaklaşmak istedim.
Be First to Post Comment !
Yorum Gönder