İnsan, özgür bir tarlada düşüncelerini biçmek ister. Özgür tarlayı oluşturmak için kusursuz bir zemin hazırlamalı ve kendini bir kutuya kapatmamalıdır. Bu kutular partiler, görüşler ve stabil olmuş düşüncelerdir. Özgür düşünebilme yeteneğini elde edebilmek için sevgiyi ön plana almalıyız. Sevgi, beyni özgür bir alana götürecektir. Bu özgür alanda fikirlerimizi biçebilir ve verimli sonuçlar alabiliriz. Düşünme sisteminiz de önemlidir bu süreçte. Herkesin bir düşünce ve beyin işleyişi vardır. Beyin sunduğu fikirleri süzgeçlere koyar ve bu süzgeçler sonucunda yeni düşünce sistemleri ortaya çıkarır. Yaptığınız çalışmaları gerçek hayatta canlandırır ve diğer insanlara sunmak için dili kullanır. Dil ve düşünce uyum içinde çalışır. Eğer özgür bir ortam oluşmadıysa ve stabil düşünce sisteminin içindeyseniz beyin hazır bir fikiri sorgulamadan kabul eder ve onu bir makine gibi düzenli halde işlemeye başlar. Sürekli başa döner. İnanç sistemleri, siyasi ve ahlaki görüşler de aynı işleyişe sahiptir. İnsan ancak boş tarladayken farkına varır. Özgür düşünce yeni fikirleri doğurur. Stabil sistemler de insanı aynı düşüncede sürükler ve süründürür. Orta Çağ Avrupasında da durum böyledir. Stabil sistemler tüm Avrupaya yayılmış ve biri özgür düşünebilmeyi keşfettiğinde insanlar karanlık bir dönemde olduğunun farkına varmışlardır. İnsan kendini yenilemeli ve kurumuş fikirleri yeni düşünce sistemleriyle ıslatmalıdır. Hiçbir fikir kötü değildir sadece biraz gelişim ve sürece ihtiyaca vardır. Bir kutunun içinde boğulursa kutudan çıkıp özgür bir beyinle düşünebilmelidir. Özgür beyinle düşünülen ve işlenen fikirler sağlıklı düşüncelerdir. Sağlıklı bir beyin yaratıcı fikirler ortaya koyar. Stabil düşüncelere takılanlar da kendi kutusunda ölmeye mahkumdur.