Ankara


Doktor, doktor çağırın.
Bu şehrin sokaklarını düzeltsin.
Yağmurlu gecelerini özledim.
Şehir öksürüyor burnuma.
Hasta ölmüş ve bekliyor.

Ölmeden hasta oldu.
Kırıcı bozkırlar tünüyor,
Kar altındaki sebzelere.
Şehir gözlerimde büyüyor.

Kırağı düştü aramıza.
Ankara eski dost değil.
Nerelere gittin de geldin?
Hangi beyaz gelincik ağlattı da,
Bu ne öfke,
Bu ne kin?
Sesin kulaklarıma varmadan,
Ben seni dinlerim.

Yolculuklar başlamadan,
Ayrılmaz dostluklar.
Eski bir dost der ki,
Ne ben ne de sen gibi,
Bu şehir yalnız.
Buhranı üstümüze çökmüş.

Doktor derman olmadan,
Gidelim.

Sesin kul gibi eziyette.
Üstümüze yağıyor şerefin.
Nerede şeref, nerede kavga?
Bizim kavgamız bu şehirle.
Tozlusun, yağmurla okşanmazsın.
Sana bir anne ağlamalı.
Yüreği yaralı bir insan ağlamalı. Ağlayanın çok da,
Buralarda çamur olursun.
Ankara çamur olmadan,
Gitmeliyiz.
Doktor, durumu ne?
- Hasta olmadan, ölmüş.
Seni bir beyaz gelincik gibi,
Sımsıkı çarşaflarla,
Bakkalıyla, çarşısıyla.
Ulus'a gömeceğim.

Her ayın Ankara'sında,
Gelirsin diye,
Bir gül bırak.
Bir kucak ırak bozkıra.
Sen Ankara.
Kucakla; ölü bedeninle,
Yaralı yürekleri.